Bilgilendirme!
Akademik Fizik Sitemiz 2014-2015 yılı yayın hayatına Akademik Fikir Editörlüğünde devam edecektir.
Akademik Fizik sizlere en güncel bilimsel haberleri herkesten önce ulaştırır. Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik ve Teknoloji alanındaki en son gelişmeleri takip edin.
Akademik Fizik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Akademik Fizik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Suyun Üzerinde, Su Damlaları
Eğer suya çok az miktarda deterjan ekler ve bu deterjanlı suyu, durağan bir su yüzeyine, yüzeyi bozmayacak şekilde usulca damlatırsanız, ayın fotoğrafındaki gibi bir damla suyu siz de yüzdürebilirsiniz.
Bu fenomenin nedeni, suyun yüzey gerilimi. Yüzey gerilimi, sıvı yüzeylerin dış kuvvetlere karşı daha dayanıklı olmasını sağlayan fiziksel bir fenomen.
Bir sıvı yüzeyindeki moleküllerdeki denkleşmemiş kuvvet alanları, sıvı yüzeyinin zar gibi davranmasını sağlar.
Bitkilerdeki odun borularında enerji gerektirmeden su taşınmasını sağlayan kohezyon kuvvetini biyoloji derslerinden hatırlıyor olabilirsiniz. Kohezyon kuvveti sayesinde bitkinin kökünden alınan su metrelerce yukarıya kadar çıkabilir, çünkü su molekülleri birbirlerini “çekerler”.
Sıvılarda her bir molekül diğer moleküllerce her yönden eşit bir kohezyon kuvvetiyle çekilirler. Böylece iç kısımdaki bir moleküle etki eden bütün kuvvetler dengede olur -bu sayede de moleküller arası mesafe sabit kalır-; ancak sıvının yüzeyinde bulunan moleküller için bu durum biraz farklıdır:
Yüzeydeki bir molekül, sıvının iç moleküllerince alt tarafınan çekiştirilirken, üst tarafta -yani sıvının dışında kalan tarafta- bu kuvvetleri dengeleyebilecek bir kuvvet oluşmaz. Başka bir deyişle sıvı içindeki bu çekim yüzey üzerindeki gaz ortamın molekülleri tarafından dengelenemez. Bunun sonucunda yüzeydeki moleküllerde diğer moleküllerce dengelenmemiş kuvvetlerden doğan bir kuvvet fazlası ortaya çıkar ve sıvı yüzeyi bir zar gibi davranmaya başlar. Bu olaya yüzey gerilmesi adı verilir ve bu gerilme dengelenmemiş kuvvetlerin bileşkesine eşittir.
Yüzey gerilimi, su yüzeyinin dış etkenlere karşı dayanıklılığını artırır. Bu sayede, bazı böcekler su üzerinde yürüyebiliyorlar, veya hidrofobik yüzeye damlatılan su, küresel damlacık şeklini koruyabiliyor. Grostonluk gemilerin su üzerinde kalabilmesi hatta ve hatta sıkça duyduğumuz gibi çok yükseklerden atlandığında suyun bir betondan farksız davranması bu sebeptendir.
Gene yüzel gerilimi etkisi yardımıyla ve hidrofobik malzemeler kullanarak bir su damlasının bıçakla ikiye kesmek de mümkün. Bu deneyi gösteren ilginç bir videoyu aşağıda görebilirsiniz:
Sinek kadar uçan robot yaptılar
Bilim adamları, bir sinek büyüklüğünde ve böceklerin çevik manevralarını taklit edebilen bir robot yaptılar. Sinek robotlar, arama kurtarma çalışmalarında görev yapacak.
Amerika Birleşik Devletleri'nde bilimadamları, bir sinek büyüklüğünde bir robot yaptılar. Sinek robotlar, böceklerin çevik manevralarını taklit edebiliyor ve saniyede 120 kez kanat çırpabiliyor.
Karbon elyaftan üretilen ve bir gramdan çok daha hafif olan bu uçan robotun kanatları güçlü elektronik kaslarla hareket ettiriliyor.
Uçan robot, gerçek bir sineğin çevikliğine de sahip. Araştırmacılar bunun, kusursuz kanat tasarımının bir sonucu olduğunu söylüyor.
Doğal hayatta gerçek sinekler, bu araştırmada da uçan robot, kaldırma ve itme güçlerinin gövdeleri üzerindeki etkisinin büyük bir hızla, sürekli ayarlanması sonucunda havada kalmayı ve ani, çevik hareketler yapabilmeyi başarıyor.
Tıpki bir sinek gibi, robotun esnek kanatları da saniyede 120 kez çırpılıyor. Araştımacılar bu kanat hızına, her voltaj verildiğinde büzüşen 'piezoelektrik malzeme' adını verdikleri bir maddeyi kullanarak ulaşmışlar.
Elektrik akımını büyük bir hızla açıp kapatarak, bu maddeyi, tıpkı bir sineğin hızla hareket eden kanatlarındaki küçük kaslar gibi kullanıyorlar.
Bilimadamları, bu araştırmanın asıl amacının bir robot üretmekten çok, böceklerin uçuş becerilerini anlamak olduğunu ancak bu tür robotlar için pekçok kullanım alanı olabileceğini de belirtiyorlar.
Bilim dergisi Science'da yayımlanan araştırmayı yürüten ekipteki bilimadamları, bu tür robotların gelecekte arama kurtarma çalışmalarında kullanılabileceğini belirtiyor.
Fiziğin en büyük gizemi çözülüyor!
İsviçre'deki Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN'de yapılan deneyde, anti maddenin 'anti gravite' veya 'çekim kesme etkisi' denilen kuvvete kaynaklık edip etmediği test ediliyor.
Anti madde, diğer adıyla karşıt madde, normal maddenin karşıt elektrik yüklü 'ayna görüntüsü' olarak tanımlanıyor.
Anti maddenin yer çekiminden nasıl etkilendiği gizemini koruyor, ancak 'yukarıya doğru' hareket ettiği tahmin ediliyor.
https://www.facebook.com/Academicphysics
Sonuçları, Nature Communications dergisinde yayınlanan araştırma, bu konunun çözümüne ilişkin ipuçları içeriyor.
Madde ve anti madde
Anti madde, fizikteki en büyük gizemlerden biri; Evren'in başlangıcında, aynı miktarda madde ve anti madde ortaya çıkmış olmalı.
Şu anda bildiğimiz, ikisi karşılaştığında birbirlerini imha ederek, saf ışık ortaya çıkardıkları.
Bugün gördüğümüz Evren'in neden büyük oranda maddeden ve çok daha az oranda anti maddeden oluştuğu sorusu, ikisi arasındaki farklara ilişkin çok sayıda çalışmanın çıkış noktası.
CERN'deki Hadron çarpıştırıcısı üzerinde yapılan LHCb deneyinde, dıştan gelen parçacıkların 'bozunduklarında' esas eğilimlerinin anti maddeye değil, maddeye dönüşmeleri inceleniyor.
LHCb ekibi geçen hafta B mezonlarının (elektron ile proton arasındaki cisimcikler) bozunmasında farklılık olduğunu kaydetti.
Ancak henüz maddenin gizemi tam olarak çözülmüş değil.
Anti madde atomları kapanlanmıştı
Madde ve anti madde arasındaki en belirgin farklılık, 'çekim' kuvveti karşısındaki tavırlarında olabilir; muhtemelen anti madde, madde tarafından çekilmiyor, geriye itiliyor.
Ancak CERN'deki 'Alpha' deneyine kadar, bunu kimse test edememişti.
Deney, anti madde atomlarının kapana alınması üzerine kurulu.
https://www.facebook.com/Academicphysics
Nasıl hidrojen proton ve elektronlardan oluşuyorsa, anti hidrojen atomu da, anti proton ve pozitronlardan oluşur.
Alpha ekibi, 2011 yılında anti hidrojen atomlarını bin saniye boyunca tıklayın kapana almayı başarmıştı.
Bu 434 anti hidrojen atomundan elde edilen veriler, anti gravite bakımından inceleniyor.
Deney sözcüsü Jeffrey Hangst, BBC'ye şu açıklamada bulundu: "Tüm deneyler boyunca, anti hidrojen atomlarını serbest bırakarak imha oluşlarına bakıyoruz. Bu verilere dönüp, çekim kuvvetinin imha oldukları pozisyon üzerinde etkide bulunup bulunmadığına baktık; atomların duvara çarpmadan önceki kısacık zamandaki düşüşlerine yani."
Esas hedef enerji seviyelerini ölçmek
Ekip, anti hidrojen atomlarının yukarıya veya aşağıya doğru hareketlerine ilişkin istatistik çalışması yapmış.
Elde edilen bulguya göre, anti madde atomları normal atomlara kıyasla, çekim kuvvetine karşı yaklaşık 110 kat daha duyarlı.
Çekim güçleri ise yaklaşık 65 kat daha güçlü. Fakat bu, tersine bir çekim gücü, yani anti gravite.
Prof. Hangst, henüz tüm soruları cevaplayamadıklarını kabul ederken, "İlk defa birisi buna girişmekten bahsediyor" diye ekliyor: "Şimdi bu soruya cevap arayabileceğimiz bir makinamız var, bizi heyecanlandıran bu."
Alpha deneyindeki asıl hedef, anti hidrojen içindeki enerji seviyelerini tespit ederek, fizikçilerin fevkalade iyi bildikleri hidrojen ile kıyaslamak.
Prof. Hangst, "Anti maddeyi incelemek için birçok seçeneğimiz var" diyor.
https://www.facebook.com/Academicphysics
İHA
Anti madde, diğer adıyla karşıt madde, normal maddenin karşıt elektrik yüklü 'ayna görüntüsü' olarak tanımlanıyor.
Anti maddenin yer çekiminden nasıl etkilendiği gizemini koruyor, ancak 'yukarıya doğru' hareket ettiği tahmin ediliyor.
https://www.facebook.com/Academicphysics
Sonuçları, Nature Communications dergisinde yayınlanan araştırma, bu konunun çözümüne ilişkin ipuçları içeriyor.
Madde ve anti madde
Anti madde, fizikteki en büyük gizemlerden biri; Evren'in başlangıcında, aynı miktarda madde ve anti madde ortaya çıkmış olmalı.
Şu anda bildiğimiz, ikisi karşılaştığında birbirlerini imha ederek, saf ışık ortaya çıkardıkları.
Bugün gördüğümüz Evren'in neden büyük oranda maddeden ve çok daha az oranda anti maddeden oluştuğu sorusu, ikisi arasındaki farklara ilişkin çok sayıda çalışmanın çıkış noktası.
CERN'deki Hadron çarpıştırıcısı üzerinde yapılan LHCb deneyinde, dıştan gelen parçacıkların 'bozunduklarında' esas eğilimlerinin anti maddeye değil, maddeye dönüşmeleri inceleniyor.
LHCb ekibi geçen hafta B mezonlarının (elektron ile proton arasındaki cisimcikler) bozunmasında farklılık olduğunu kaydetti.
Ancak henüz maddenin gizemi tam olarak çözülmüş değil.
Anti madde atomları kapanlanmıştı
Madde ve anti madde arasındaki en belirgin farklılık, 'çekim' kuvveti karşısındaki tavırlarında olabilir; muhtemelen anti madde, madde tarafından çekilmiyor, geriye itiliyor.
Ancak CERN'deki 'Alpha' deneyine kadar, bunu kimse test edememişti.
Deney, anti madde atomlarının kapana alınması üzerine kurulu.
https://www.facebook.com/Academicphysics
Nasıl hidrojen proton ve elektronlardan oluşuyorsa, anti hidrojen atomu da, anti proton ve pozitronlardan oluşur.
Alpha ekibi, 2011 yılında anti hidrojen atomlarını bin saniye boyunca tıklayın kapana almayı başarmıştı.
Bu 434 anti hidrojen atomundan elde edilen veriler, anti gravite bakımından inceleniyor.
Deney sözcüsü Jeffrey Hangst, BBC'ye şu açıklamada bulundu: "Tüm deneyler boyunca, anti hidrojen atomlarını serbest bırakarak imha oluşlarına bakıyoruz. Bu verilere dönüp, çekim kuvvetinin imha oldukları pozisyon üzerinde etkide bulunup bulunmadığına baktık; atomların duvara çarpmadan önceki kısacık zamandaki düşüşlerine yani."
Esas hedef enerji seviyelerini ölçmek
Ekip, anti hidrojen atomlarının yukarıya veya aşağıya doğru hareketlerine ilişkin istatistik çalışması yapmış.
Elde edilen bulguya göre, anti madde atomları normal atomlara kıyasla, çekim kuvvetine karşı yaklaşık 110 kat daha duyarlı.
Çekim güçleri ise yaklaşık 65 kat daha güçlü. Fakat bu, tersine bir çekim gücü, yani anti gravite.
Prof. Hangst, henüz tüm soruları cevaplayamadıklarını kabul ederken, "İlk defa birisi buna girişmekten bahsediyor" diye ekliyor: "Şimdi bu soruya cevap arayabileceğimiz bir makinamız var, bizi heyecanlandıran bu."
Alpha deneyindeki asıl hedef, anti hidrojen içindeki enerji seviyelerini tespit ederek, fizikçilerin fevkalade iyi bildikleri hidrojen ile kıyaslamak.
Prof. Hangst, "Anti maddeyi incelemek için birçok seçeneğimiz var" diyor.
https://www.facebook.com/Academicphysics
İHA
KARANLIK MADDEYE DAİR YENİ İP UÇLARI
KARANLIK MADDEYE DAİR YENİ İP UÇLARI |
Kozmik ışın, evrende çok yüksek hızlarda, çeşitli yönlerde seyahat eden atomaltı parçacıklara verilen genel ad. Bu atomaltı parçacıklar elektron, proton, helyum çekirdeği ve hatta anti-madde (normal parçacık özelliklerine sahip olmakla birlikte zıt yüklere sahip parçacıklar, örn. elektronun anti-maddesi olan pozitron, elektronla aynı özelliklere sahipken elektrondan farklı olarak pozitif yüklüdür) olabilir.
www.akademikfizik.net
http://ush.re/2ntw
OKUMUYORUZ ÇÜNKÜ...
okumak.. |
1-Anamızın karnından her şeyi bilerek çıktığımız için...
2-Atalarımıza layık olmaya çalışıyoruz. Onlar da okumazlardı.
3-Çok zeki olduğumuz için okumaya gerek duymuyoruz.
-Okumuşluk genellikle pek bir işe yaramıyor.
5-Onları yazanların daha iyi yaşamadıklarını bildiğimizden ötürü...
6-Paranın yolu kitaptan geçmediğinden...
7- !!!???.......
2-Atalarımıza layık olmaya çalışıyoruz. Onlar da okumazlardı.
3-Çok zeki olduğumuz için okumaya gerek duymuyoruz.
-Okumuşluk genellikle pek bir işe yaramıyor.
5-Onları yazanların daha iyi yaşamadıklarını bildiğimizden ötürü...
6-Paranın yolu kitaptan geçmediğinden...
7- !!!???.......
Akademik Fizik
Radyasyonun Biyolojik Etkileri
Batıya göre 1896'da Fransız fizikçi Henri Becquerel ilk olarak uranyum tuzunun görünmez ışınlar yaydığını fark etmiştir. İki sene sonra Marie Curie ve eşi Pierre Curie uranyum ile deney yaparken benzer ışınlara rastlamışlardır. Bu deneyde polonyum ve radyum oluştuğunu görmüşlerdir ve bu iki elementi ilk keşfedenler olmuşlardır. Polonyum ve özellikle radyum'un daha fazla ışın yaydıklarını gözlemişlerdir. Biz burada radyasyonun biyolojik etkilerinin (zararlarını) aktarmaya çalışacağız. Umarım yararlı olur, yorumlarınız bekliyoruz.
Radyasyonun Zararlı Etkileri |
Maruz Kalınan Radyasyonun
MARUZ KALINAN DOĞAL RADYASYON
Navier Stokes Denklemi ve Akışkanlar Mekaniği [N-S]
Navier Stokes Denklemi ve Akışkanlar Mekaniği [N-S]
Akışkan denilince aklımıza ilk gelen SU'dur |
1-Akışkanlar mekaniğine genel bir bakış
l2-Akışkanların Sınıflandırılması
l3-Newton tipi ve Newton tipi olmayan akışkan ayrımı
l4-İdeal akışkan
l5-Navier-Stokes denlemi (N-S)
l6-Navier-Stokes (sıkıştırılamaz Newton tipi(viskozite sabit) akışkanlar için incelenmesi)
l7-N-S yaklaşımları
İNTERFEROMETRE NEDİR?
Girişimölçer ya da İnterferometre ışığın girişim
özelliğinden faydalanılarak çok küçük mesafelerin ve maddelerinin kırılma
indislerinin ölçümünde , saydam cisimlerin yüzeylerinin düzgünlüğünün
kontrolünde,çok küçük hareketlerin ölçülmesinde ve yıldızların yarıçaplarının
belirlenmesinde kullanılan bir ölçü aletidir.
Girişim
nedir?
Girişim iki dalganın aynı anda, aynı yerde kavuşması yani iki dalganın birbiri üstüne binmesi olayıdır. Genliğe ve faza bağlı olarak dalgalar ya birbirinin üzerine eklenir, ya da birbirini yok ederler. Birbirini yok etme (-1) ile (+1)’i toplamak gibidir. Bu olayın esas prensibi, su dalgalarında da görülebilir.
Girişim iki dalganın aynı anda, aynı yerde kavuşması yani iki dalganın birbiri üstüne binmesi olayıdır. Genliğe ve faza bağlı olarak dalgalar ya birbirinin üzerine eklenir, ya da birbirini yok ederler. Birbirini yok etme (-1) ile (+1)’i toplamak gibidir. Bu olayın esas prensibi, su dalgalarında da görülebilir.
Girişim olayı şekildeki gibidir
|
UĞUR KORKMAZ /FİZİK
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)