''Sakın sana kötüsün diyenlere aldırma,bana da gerizekalı dediler,atomu parçalayıp ellerine verdim.'' (Albert Einstein)
Einstein, ona gerizekalı diyenlere hiç aldırmadı; atomu parçalayıp ellerine verdi.
Aldırmamış haliyle atomu parçalayan Einstein, aldırsaydı ne olurdu acaba?
Parçaladığı (hala ayrık zerrecik fizikçilerinin birleştiremediği) atomun nasıl birleştirileceği formülünü açıklamayarak 'kimin gerizekalı' olduğunu, tüm dünyaya bu şekilde anlatmış olabilir mi? Einstein' in beyni ve gözlerinin saklı tutulduğu, New York' taki kasanın içinden günümüze hala gülüyor olabilir mi?
Akademik Fizik sizlere en güncel bilimsel haberleri herkesten önce ulaştırır. Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik ve Teknoloji alanındaki en son gelişmeleri takip edin.
Albert Einstein etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Albert Einstein etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Einstein'ın mektupları açık artırmada satılacak
Ünlü fizikçi Albert Einstein'ın mektupları, açık artırmaya çıkacak.!
Açık artırmanın yapılacağı Profiles in History Müzayede Evinin kurucusu Joseph Maddalena, yaptığı açıklamada, Einstein'in 27 mektubundan bazılarının el yazısı olduğunu, bazıların da daktiloda yazıldığını, bir kısmının İngilizce, diğerlerinin de Almanca olduğunu söyledi.
Mektupların tanesinin 5 bin ila 40 bin dolara alıcı bulacağını tahmin ettiğini ifade eden Maddalena, toplam tutarın ise 500 bin ila 1 milyon dolar olacağının beklendiğini kaydetti.
Açık artırmanın yapılacağı Profiles in History Müzayede Evinin kurucusu Joseph Maddalena, yaptığı açıklamada, Einstein'in 27 mektubundan bazılarının el yazısı olduğunu, bazıların da daktiloda yazıldığını, bir kısmının İngilizce, diğerlerinin de Almanca olduğunu söyledi.
Mektupların tanesinin 5 bin ila 40 bin dolara alıcı bulacağını tahmin ettiğini ifade eden Maddalena, toplam tutarın ise 500 bin ila 1 milyon dolar olacağının beklendiğini kaydetti.
Albert Einstein Kronolojik Olarak Hayatı
Albert Einstein Kronolojik Olarak Hayatını incelemek için aşağıda vereceğimiz linki tıklamanın yeterlidir.
CHRONOLOGY OF EINSTEIN'S LIFE
Bu link Akademik Fizik 'in Katkılarıyla oluşturulmuştur. Umarız faydalı oluruz.
Fizikle İlgili İlginç Bilgiler Öğrenmek İster Misiniz?
Fizikle İlgili İlginç Bilgiler Öğrenmek İster Misiniz? |
Einstein’ in 3 yaşında konuşmaya başladığını...
9 yaşındayken henüz istediği her şeyi tam olarak söyleyemediğini...
Hocasının anne ve babasına “oğlunuz ne olursa olsun hiçbir zaman başarılı olamayacak” dediğini...
Bir diğer hocasının da “öğrencilere kötü örnek oluyorsun” diyerek okulu bırakmasını istediğini...
Matematik hocasının “tembel köpek” taktığını...
Fizikle İlgili İlginç Bilgiler Öğrenmek İster Misiniz? |
Newton’ un çekingenliği yüzünden diferansiyel ve entegral hesabını 38 yıl sonra yayınladığını...
Geçimsiz ve kuşkulu kişiliği yüzünden okul
Fizikle İlgili İlginç Bilgiler Öğrenmek İster Misiniz? |
Galileo’nun dünya için yuvarlak dediğini bu hareketi yüzünden idam edildiğini;
Basküle çıkıp ta öne doğru eğildiğinizde kilonuzun daha az olduğunu ve baskül üzerindedik durumdayken kolunuzu hızlıca kaldırdığınızda kilonuzun bir an için arttığını...
Fizikle İlgili İlginç Bilgiler Öğrenmek İster Misiniz? |
Fahrenheit 451 derecesinde üstü kapalı olmayan, kağıttan yapılmış bir tencerenin içinde su kaynatılabileceğinizi...
Ayrıca François Truffaut’ un ünlü filmi “Fahrenheit 451” inde adını bu durumdan aldığını..Fizikle İlgili İlginç Bilgiler Öğrenmek İster Misiniz? |
İnsanın göz kapaklarını açıp kapatırken harcadığı enerjinin 20 kg lık bir yükü kaldırmak için harcadığı enerjiye eşit olduğunu...
Köpeklerin ve kediler renklerin göremediklerini..ve bu hayvanların dünyadaki her şeyi siyah beyaz gördüklerini...
Dünya üstünde gölgeler genellikle öğleyin en kısadır. Akşama doğru uzar. Peki Dünya'da gölge uzunluğunun değişmediği yer var mıdır? Kutuplarda Güneş'in ufuktan yüksekliği hep aynıdır. Bu nedenle gölge uzunluğunun değişmediğini...
Fizikle İlgili İlginç Bilgiler Öğrenmek İster Misiniz? |
YILDIRIM
Yeryüzünde herhangi bir anda 2000 tane yıldırım düşmektedir. Bir yıldırımın taşıdığı akım ortalama 1 amperdir. Bulutların tavanı delebilecek iyonosfer tabakası ile yeryüzü arasındaki potansiyel fark -300.000 v- olur. Sadece yıldırım aktivitelerinden dolayı yer yüzüne aktarılan gücün;
P=I*V=2000*300000
P=600000000W
dolaylarında olduğunu...
HAIN HUNI
Fark ettiyseniz huni kullanarak bir seyi doldururken zaman zaman su siseye bosalmaz ve huninin tepesine kadar yükselir. Bu durumda huniyi biraz yukari kaldirmak gerekebilir. Neden böyle yaptigimizi biliyor musunuz?
Huniye bosaltilan su siseye girdikçe sisenin içinde kaçacak yeri olmayan havayi sikistirmaya baslar. Sisenin içindeki hava basinci huninin içindeki suyun akisini durdurur. Bu durumda huniyi biraz yukari kaldirip sikisan havanin çikmasina izin vermek gerekir. Böylece sivi tekrar akmaya baslayacaktir.
SUDAKI TAS
Terazinin bir kefesine bir bardak su ve bir tas koyun. Digerine ise karsi kefeyi dengeleyecek sekilde agirlik koyun. Sonra bardaktaki suyun içine atin. Sizce denge bozulur mu?
Denge bozulmaz. Tas suyun içinde disarida oldugundan daha hafif olacaktir. Çünkü su tasa yukari dogru bir itme kuvveti uygular. Ayrica tas kendi hacmi kadar suyu tasiracaktir. Bu durumda su bardagin dibine fazladan biraz daha kuvvet uygulayacaktir ki bu da tam olarak tasin kaybettigi agirlik kadar olacaktir.
TARTILIN BAKALIM
Basküle çiktiginizda öne dogru egilin. Ne oluyor? Öne egilirken kilo kaybediyorsunuz degil mi? Simdi baska bir sey deneyelim. Dik dururken kollarinizdan birini hizla yukari kaldirin. Kolunuzu yukari dogru kaldirirken kilonuzun da bir an için arttigini farketmissinizdir. Peki niye böyle oluyor?
Fizikle İlgili İlginç Bilgiler Öğrenmek İster Misiniz? |
SUYU YÖNLENDIRELIM
Saçiniz kuruysa bahsedecegimiz deneyi sizde yapabilirsiniz. Plastik küçük bir tarak alip saçinizi tarayin; aslinda taragi tüylü bir kumasa sürtsenizde olur. Sonra bir lavaboya gidip muslugu azicik açin. Öyle ki su damla damla aksin taragi suya yaklastirin. Damlaciklarin birlestigini ve taraga dogru yaklastiklarini göreceksiniz !
GÖZ AÇIP KAPAYINCAYA KADAR
Göz açip kapayincaya kadar derizde bu kisa sürede ne kadar enerji sarfettigimizi düsünmeyiz. Isterseniz inanmayin fakat insanin göz kapakalarini açip kapamak için harcadigi enerji 20 kg'lik bir yükü kaldirmak için harcadigimiz enerjiye esittir.
FOTOĞRAF NASIL ÇEKİLİR
Fotoğraf makinemize koyduğumuz filmler ışıktan etkilenir çekmek için düğmeye basınca objektifin içinden küçük bir pencere açılıp kapanır. Böylece; ışıkla birlikte çevrenin görüntüsü de filmin üzerine düşmüş olur. Işık ve gölgenin şiddetine göre filmin üzerine düşmüş olur. Işık ve gölgenin şiddetine göre filmin üzerinde lekeler oluşur. Makineden çıkarılan film banyo edilince bu lekeler daha da belirginleşir. Negatif olan bu görüntü önce pozitif hale getirilir sonra da fotoğraf kağıdı üzerine düşürülür.
Fizikle İlgili İlginç Bilgiler Öğrenmek İster Misiniz? |
CAM NASIL YAPILIR?
Cam erimiş haldeki kumdur. Değişik maddelerle zenginleştirilirse kalite cam elde edilir. Beyaz kumdan elde edilen silis veya kuvars madeni ile karbonat nitrat sülfat ve diğer bazı maddelerden oluşan toz karışım fırınlarda ısıtılarak eritilir ve işlenir…..
KARANLIKTA KEDİLERİN GÖZÜ NEDEN PARLAR?
Kedilerin gözlerinde ışığı yansıtan bir madde bulunur. Ağ tabakasının arkasındaki bu madde üzerine düşen ışığı birkaç misli çoğaltarak geri yansıtır.
UÇAK GÜRÜLTÜSÜ NEDEN EVİMİZİ TİTREŞTİRİR?
Sesler havayı titreştirerek uzaklara ulaşır. Titreşen molekülleri çarptıkları yeri de titreştirirler. Uçaklar büyük gürültü çıkardıkları için oluşturdukları titreşimde fazla olur. Bu titreşimler evimizi ve pencerelerimizi sallayabilir havasız yerlerle ses iletilemez.
Fizikle İlgili İlginç Bilgiler Öğrenmek İster Misiniz? |
SU NEDEN SES ÇIKARIR?
Bir ırmağın ya da bir bardaktan diğer bardağa boşalttığımız suyun sesini dinlediniz mi hiç? Su sesinin dinlendirici bir etkisi vardır üstelik. Bu hoş sesi hareket eden suyun içindeki hava kabarcıkları çıkarır. Tıpkı bir zilin sallanan tokmağı gibidir bu kabarcıklar. Sıkışıp sonra boşaltırlar havalarını. Bu hava kabarcıklarını bir bardaktan diğer bardağa boşalttığınız suyun içinde rahatlıkla görebilirsiniz.
KAMERA RESİMLERİ NASIL KAYDEDER?
Görüntüyü elektrik sinyallerine dönüştürerek.
SESİN HIZI NEDİR?
Sesin havada bir saniyedeki hızı 344 metre bir dakikadaki hızı 20.400 metre bir saatteki hızı 1.224 km’dir. Katı cisimler üzerinde ses hızı daha fazladır. Suda ses bir saniyede 1.461 metre ağaç üzerinde 2786 metre demirde 5127 metre taşta ise 6000 metre hıza ulaşır. Sesten daha hızlı uçan uçakların sesini biz patlamalar şeklinde duyarız.
EINSTEİN BİR KEZ DAHA HAKLI ÇIKTI
Bugüne kadarki en yoğun kitleli nötron yıldızını bulan uluslararası bir araştırma ekibi Albert Einstein’ın görelilik kuramı test etti.
Sonuç: Einstein haklı. Nötron yıldızları, patlamış olan dev yıldızların sönmüş kalıntılarıdır. Kendi kütle çekimlerinin etkisiyle içlerine çöküyorlar. Bunların birçoğunda radyo dalga alanında düzenli kozmik bir fener gibi parlayan atımlı sinyaller saptanabiliyor. Bu tür nötron yıldızlarına astronomlar “titreşen yıldız” (pulsar) diyor.
Son incelenen PSR J0348+0432 katalog numaralı pulsarın çapı 20 kilometre fakat buna karşın tam bir “ağır sıklet” diyor Max-Planck Radyo Astronomi Enstitüsü’nden John Antoniadis: “Güneşimizin iki misli ağırlığına sahip olan bu yıldız, en yoğun kütleli nötron yıldızıdır.” PSR J034810432’nin bir kesme şeker kadarki hacminde bir milyar tonu aşkın madde bulunuyor. Nötron yıldızına bir Beyaz Cüce eşlik ediyor.
http://akademikfizik.blogspot.com/2013/05/einstein-bir-kez-daha-hakli-cikti.html
Beyaz Cüceler atmosferlerini uzaya savurmuş olan sönmüş güneşlerdir. Bu iki yıldız birbirlerinin etrafında yaklaşık olarak 800.000 km mesafede dönüyorlar ki bu Dünya ve Ay’ın arasındaki mesafenin iki katı. Yakın mesafe nedeniyle bir dönüş sadece iki buçuk saat sürüyor. Görelilik kuramına göre bu tür bir sistem kütle çekim dalgaları yayar ve bu nedenle enerji kaybeder. Bu durum ise dönme süresindeki değişimle anlaşılır.
Sistem düzenli olarak radyoteleskoplar ve optik enstrümanlarla gözlemlenerek, dönme süresinde gerçekten de her yıl için saniyenin sekiz milyonda biri kadar bir değişim ölçüldü. “Bu tam tamamına Einstein’ın teorisiyle tahmin edilendir” diyor Paulo Freire. Görelilik kuramı şimdiye dek bu kadar kesin bir şekilde test edilmemişti. Tahminleri, ölçümlerle uyuşmayan alternatif teorileri artık dikkate almamız gerekmiyor, diyor bilimciler.
Sonuç: Einstein haklı. Nötron yıldızları, patlamış olan dev yıldızların sönmüş kalıntılarıdır. Kendi kütle çekimlerinin etkisiyle içlerine çöküyorlar. Bunların birçoğunda radyo dalga alanında düzenli kozmik bir fener gibi parlayan atımlı sinyaller saptanabiliyor. Bu tür nötron yıldızlarına astronomlar “titreşen yıldız” (pulsar) diyor.
Son incelenen PSR J0348+0432 katalog numaralı pulsarın çapı 20 kilometre fakat buna karşın tam bir “ağır sıklet” diyor Max-Planck Radyo Astronomi Enstitüsü’nden John Antoniadis: “Güneşimizin iki misli ağırlığına sahip olan bu yıldız, en yoğun kütleli nötron yıldızıdır.” PSR J034810432’nin bir kesme şeker kadarki hacminde bir milyar tonu aşkın madde bulunuyor. Nötron yıldızına bir Beyaz Cüce eşlik ediyor.
http://akademikfizik.blogspot.com/2013/05/einstein-bir-kez-daha-hakli-cikti.html
Beyaz Cüceler atmosferlerini uzaya savurmuş olan sönmüş güneşlerdir. Bu iki yıldız birbirlerinin etrafında yaklaşık olarak 800.000 km mesafede dönüyorlar ki bu Dünya ve Ay’ın arasındaki mesafenin iki katı. Yakın mesafe nedeniyle bir dönüş sadece iki buçuk saat sürüyor. Görelilik kuramına göre bu tür bir sistem kütle çekim dalgaları yayar ve bu nedenle enerji kaybeder. Bu durum ise dönme süresindeki değişimle anlaşılır.
Sistem düzenli olarak radyoteleskoplar ve optik enstrümanlarla gözlemlenerek, dönme süresinde gerçekten de her yıl için saniyenin sekiz milyonda biri kadar bir değişim ölçüldü. “Bu tam tamamına Einstein’ın teorisiyle tahmin edilendir” diyor Paulo Freire. Görelilik kuramı şimdiye dek bu kadar kesin bir şekilde test edilmemişti. Tahminleri, ölçümlerle uyuşmayan alternatif teorileri artık dikkate almamız gerekmiyor, diyor bilimciler.
http://akademikfizik.blogspot.com/2013/05/einstein-bir-kez-daha-hakli-cikti.html
Güne Düşen Not: Albert Einstein
Hala anlayamadınız değil mi?
Albert Einstein |
Hala anlayamadınız değil mi?
Önemli olan haklı ya da haksız olmak değil!
Kavganın kazananı yoktur.
Ya kaybedersiniz ya da daha çok kaybedersiniz.
Önemli olan kalp kırmamak.
Önemli olan yargılamadan, karşılıksız sevebilmek ve iyilik yapabilmek.
Haklı bile olunsa özür dileyecek kadar asil olmak, bilge olmaktır.
Egonuzu kontrol edemediğiniz sürece, o sizi kontrol etmeye devam edecek.
Böyle olduğu sürece tüm dünya sizin bile olsa asla mutlu olamazsınız.
Albert Einstein
Önemli olan haklı ya da haksız olmak değil!
Kavganın kazananı yoktur.
Ya kaybedersiniz ya da daha çok kaybedersiniz.
Önemli olan kalp kırmamak.
Önemli olan yargılamadan, karşılıksız sevebilmek ve iyilik yapabilmek.
Haklı bile olunsa özür dileyecek kadar asil olmak, bilge olmaktır.
Egonuzu kontrol edemediğiniz sürece, o sizi kontrol etmeye devam edecek.
Böyle olduğu sürece tüm dünya sizin bile olsa asla mutlu olamazsınız.
Albert Einstein
Behram Kurşunoğlu Kimdir?
Behram Kurşunoğlu |
Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu Aslen Bayburt'un Merkez ilçesine bagli Aydincik koyunde doğmuş olup Trabzon, Çaykaralı olan Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu "Genelleştirilmiş İzafiyet Teorisi" adıyla yeni bir teori ortaya atan ilim adamımızdır.ABD de Florida ÜniversitesindeTeorik Fizik Merkezinde başkanlık yapmıştır.Aynı zamanda "Küresel Vakıf'ın kurucusu olan Kurşunoğlu dünyanın en büyük fizikçileri arasında yer almaktadır. Atom bombasının babası sayılan Oppenhelmer ve hidrojen bombasını bulan [[Edward Teller] ve yaşayan en büyük fizikçi Dirac, Profesörümüzün en yakın arkadaşları arasında yer alıyor.Daha gençliyindeyken ünlü fizikçi Albert Einstein'la irtibata geçti.Cambridge Üniverstesinde doktarısını yaparken Einstein ile ilmi konular ve çeşiti teoriler üzerinde mektuplaştı.
Akademik Fizik
‘Einstein’ın beyni olağanüstü’-Farklı Bir Bakış Açısıyla-
Nobel ödüllü fizikçi Albert Einstein'ın beyninin bazı bölümlerinin olağanüstü özellikler gösterdiği belirlendi.
WASHINGTON - Ünlü fizikçi Albert Einstein'ın, normal insanların beyninden çok daha farklı bir beyne sahip olduğu ortaya çıkarıldı.
Florida Eyalet Üniversitesi'nden evrimsel antropolog Dean Falk, Einstein'ın beyninin büyüklük ve şekil açısından normal olduğunu, ancak beynin bazı kısımlarındaki anatomik özelliklerin son derece farklı olduğunu söyledi.
Falk, Einstein'in beyninin prefrontal, somatosensoriyel, motor, paryetal, temporal ve oksipital kortekslerinin olağanüstü özellikler gösterdiğini belirtti.
Bu özelliklerin Einstein'in mekansal ilişkilerin görsel algısı ve matematik yeteneklerine nörolojik destek sağladığına dikkati çeken Falk, "Einstein'in beyninin ön lobu aşırı derecede kıvrımlı, paryetal loplar da olağanüstü bir biçimde asimetrik. Somatosensoriyel ve motor korteksler ise sol yarımküreye doğru büyük bir genişleme gösteriyor" dedi.
1955 yılında hayata vedan eden Albert Einstein'in beyni, kafatasından çıkarılmış ve çeşitli açılardan fotoğraflanmıştı. Bu fotoğrafların çoğu, 1955 yılından bu yana kayıptı.
Bu fotoğraflardan 14'ü, kısa bir süre önce fotoğrafları çeken patolog Thomas Harvey tarafından New Jersey'deki Ulusal Sağlık ve Tıp Müzesi'ne bağışlanan belgeler arasında bulundu.
Einstein'in beyni fotoğraflandıktan sonra incelenmek üzere 240 parçaya bölünmüştü. Bu parçaların büyük bir kısmı, hala Princeton Üniversite'si bünyesindeki Ulusal Sağlık ve Tıp Müzesi'nde saklanıyor. Diğer parçaların nerede olduğu ise bilinmiyor.
Einstein, genel görecelik kuramını geliştirerek bilim dünyasında devrim yapan ve 1921 yılında fotoelektrik etki üzerine çalışmalarıyla Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülmüştü.
Falk'ın "Albert Einstein'ın Serebral Korteksi: Yayımlanmamış Fotoğrafların Ön Analizi" adlı çalışması, "Brain" dergisinde yayımlandı.
Öte yandan, araştırmada elde edilen bulgular, önemli bir soruyu da gündeme getirdi: "Einstein, olağanüstü bir beyine sahip olduğu için mi fizikçi oldu, yoksa fizikle uğraşması, beyninin belirli kısımlarının olağanüstü bir biçimde değişmesine mi neden oldu?"
kaynak:AA
|
Albert Einstein'den İnciler
Oğullarınıza;
- Karşı cinse saygı duymayı öğretin.
- Gece yarısı evine dönen kadının aranmadığını öğretin.
- Bir kadının omzuna arkadaş olarak da sarılabileceğini öğretin.
- Dokunmaktan korkmamasını öğretin.
- Sevmenin değer verme olduğunu öğretin.
- Sahip çıkmayla, sahip olmanın farklı olduğunu öğretin.
- Hiç kimseyi küçük görmemeyi öğretin.
- Ama bunları ondan önce kendi içinizdeki çocuğa öğretin.
Albert Einstein
HAZIRLAYAN :
Albert Einstein’in Atatürk’e Yazdığı Mektup
Albert Einstein |
Ekselansları Atatürk
OSEBirliği’nin şeref başkanı olarak, Almanya’dan 40 profesörle doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Dünya Türkiye ’de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum. Sözü edilen kişiler , Almanya’da halen yürürlükte olan yasalar nedeni ile mesleklerini icra edememektedirler. Çoğu geniş tecrübe , bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler , yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler.
Ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi , birliğimize yapılan çok sayıda müracaat arasından seçilmişlerdir. Bu ilim adamları , hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde bir yıl boyunca hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler.
Bu başvuruya destek vermek maksadıyla , hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıcagetireceği ümidimi ifade etmek cüretini buluyorum kazanç
Ekselanslarının sadıkolmaktan şeref duyan hizmetkarı
Prof. Albert Einstein
Albert Einstein 'e Ait Özlü Sözler
Albert Einstein |
''Bir peşin hükmü yok etmek, bir atomu parçalamaktan daha zordur.."
"Bir hatayı iki defa tekrarlamayan, en
"Duyabileceğiniz en güzel ve en derin heyecan mistik heyecandır. Bütün hakiki ilim bundan çıkar. Gönülden gelen manevi heyecanı tanımayan, yaratılmış tabiat karşısında hayrete düşmeyen ve bu
"Hayal kurma bilgiden daha önemlidir."
"Gerçek yalnızca bir illüzyondur. Ama bitmek bilmeyen bir illüzyon."
"İlimsiz din topal, dinsiz ilim kördür."
" Bir kum tanesinin sırrını çözmeyi başarsaydık, bütün dünyanın sırrını çözmüş olurduk. "
"İnsanoğlunun değeri benliğinden elde ettiği özgürlüğün derecesinde saklıdır!."
"Gençliğimizde düşüncelerimizi oluşturan tüm konular sevgiyle ilgilidir, sonraları ise tüm sevgimiz düşüncemiz olur.
"Evrenin en anlaşılmaz özelliği anlaşılabillir olmasıdır."
Ay'da çekiç ile tüy aynı anda bırakılırsa, hangisi daha önce yere düşer?
Dünya'da çekiç yere daha önce ulaşır; fakat bunun tek nedeni havanın direnci midir? Bilim insanları Galileo öncesinde dahi bu basit deney üzerinde kafa yorup , denemeler yapmışlar ve hava direnci olmadığında tüm cisimlerin aynı şekilde düşeceğini sezinlemişlerdir. Tarihçelerin çoğu onun bu deneyi halk arasında söylendiği gibi Pizza Kulesi'nde yapmış olduğu konusunda şüpheci davransalar da, Galileo bu ilkeyi kendisi bizzat test etmiş ve farklı kütlelere sahip iki ağır topun yere aynı anda vardıklarını kayıtlara geçirmiştir. Havasız bir yer olduğundan uydumuz Ay eşdeğerlik ilkesini sınayabilmek için uygun bir yerdir. Apollo 15 astronotu David Scott tam da bu nedenle 1971 yılında yapılan sefer sırasında bir çekiç ve bir tüyü aynı anda Ay yüzeyine doğru bıraktı. Galileo ve Einstein'ın da tahmin ettiği ve beklendiği üzere hem çekiç hem de tüy Ay yüzeyine aynı anda ulaştı. Bu örnekte sergilenen eşdeğerlik ilkesi, bir cismin kütleçekimi nedeniyle maruz kaldığı ivmenin o cismin kütlesine, yoğunluğuna, bileşimine, rengine, biçimine veya herhangi başka bir özelliğine bağlı olmadığını belirtir. Eşdeğerlik ilkesi modern fizik açısından o kadar önemlidir ki; derinliği ve sınırları halen tartışılmakta olup, bugün bile sınanmaktadır.
Einstein'ın Beyni....
Günlük hayatımızda ne zaman ki üstün zekâya dair herhangi bir konuşma
geçse hemen ünlü fizikçi Albert Einstein'ın adı anılıyor. 7'den 70'e
herkesin tanıdığı bu ünlü bilim insanının beyin morfolojisine
(şekilbilim) dair
geçse hemen ünlü fizikçi Albert Einstein'ın adı anılıyor. 7'den 70'e
herkesin tanıdığı bu ünlü bilim insanının beyin morfolojisine
(şekilbilim) dair
de pek çok varsayım ileri sürülüyor. Beyin
kıvrımlarının fazlalığı ya da beyninin ebat olarak büyüklüğüyse öne
sürülen varsayımlar içinde en yaygın olanları. Peki, ölümünden 42 yıl
sonra Einstein'ın beyni şu anda halen korunuyor mu? İşte bu sorunun
yanıtı ve merak edilen beynin hikâyesi:
Einstein'ın Ölümü
Ünlü
matematikçi ve fizikçi Albert Einstein 18 Nisan 1955'de hayata veda
ediyor. 76 yaşında vefat eden Einstein'ın beyni bedeni yakılmadan önce
Princeton Hastanesi'nde bir patolog olan Dr. Thomas S. Harvey
tarafından korunmaya alınıyor. Bu tarihten sonra ünlü bilim insanının
beyninin başına gelenlerse bir çeşit giz diyebiliriz.
Arama Çalışmaları
1970'lerin ortalarında gazeteci Levy, Einstein'ın beyninin iki farklı kavanozda saklanmış olduğunu keşfediyor.
1970'lerin
ortalarında bir gazeteci olan Steven Levy Einstein'ın beynini bulmak
için yola çıkıyor. Levy, yaptığı araştırmalar sonucunda Einstein'ın
beyninin halen Doktor Harvey'de, Kansas'da bulunduğunu keşfediyor. İki
kavanozda saklanan beynin serebellum ve serebral korteks kısımları
dışında kalan parçalarının kesitlerinin alınmış olduğunu ortaya
çıkarıyor. Çalışmaların Yayımlanması Einstein'ın beyninin biyolojik
incelenişine dair üç adet bilimsel yayın bulunuyor. 1985 yılında
yayımlanan ve "Bir Bilim İnsanının Beynine Dair: Albert Einstein" *
isimli makalenin yazarları arasında ölümünden itibaren beyni korumaya
alan Thomas Harvey'in de bulunması pek de sürpriz olmuyor.
Araştırmacılar, yaptıkları bu çalışmada beyindeki sinir hücreleri ve
glia hücrelerinin sayıları arasındaki orana bakıyorlar. Normal
insanların beyinleriyle karşılaştırıldığında, Einstein'ın beyninde 9.
ve 39. bölgelerde sinir hücrelerinin glia hücrelerine oranının daha
küçük olduğunu rapor ediyorlar. Beynin 9. bölgesi ön lobda bulunuyor.
Bu lob davranışları planlama, dikkat ve hafıza açısından önemli bir
beyin bölgesi. 39. bölgeyse pariyetal lobda bulunuyor. Bu lob dil ve
diğer karmaşık zihinsel işleyişlerin merkezi. Sonuç olarak bu
bölgelerde Einstein'ın her bir sinir hücresi başına düşen glia
hücresinin daha fazla olduğu keşfediliyor.
Sinir Hücreleri: Sinir sisteminde duyusal bilgiyi iletip işleyen hücreler. Glia Hücreleri: Sinir
hücrelerini destekleyip onlara besin sağlarlar. Miyelin kılıf
oluşturarak sinir sistemindeki sinyallerin daha hızlı iletilmesine
olanak verirler.
Glia hücrelerinin sinir hücrelerini
besleyen hücreler olduklarını göz önünde bulundurursak, makalenin
sonunda yazarlar Einstein'ın sinir hücrelerinin metabolik ihtiyacının
artmış olabileceğini, bu nedenle de normale oranla daha fazla glia
hücresiyle beslendiklerini iddia ediyorlar. Bu durumuysa Einstein'ın
daha iyi düşünme ve kavram oluşturma yetisine bağlıyorlar.
Einstein'ın Beynine Dair İkinci Makale**
Einstein'ın
beynine ilişkin ikinci makale 1996 yılında yayımlanıyor. Ünlü bilim
insanının beyninin normal bir yetişkin beyni olan 1400 gramdan daha
düşük ağırlığa sahip olduğunu (1230 gram) rapor eden bu çalışmada
vurucu bulgu sinir hücrelerinin yoğunluğuyla ilişkili. Bu çalışmanın
sonuçlarına göre Einstein'ın beyni daha az alanda daha fazla sinir
hücresi bulunduruyor.
Birim alana düşen sinir hücresi sayısı, beyindeki sinir hücrelerinin yoğunluğunu belirliyor.
Üçüncü Makale***
Einstein'ın
beynine dair yayımlanmış üçüncü makale ünlü bilim insanının beyninin
dış yüzey özelliklerini ortalama 57 yaşında olan 35 erkeğin beyniyle
karşılaştırıyor. Bu 35 erkeğin beyninden farklı olarak Einstein'ın
beyni sağ ve sol pariyetal lobda değişik oluklar barındırıyor.
Pariyetal lobun bu bölgesinin matematiksel yetiler ve uzamsal düşünmede
etkili olduğu biliniyor. Bunun yanı sıra Einstein'ın beyni diğer
beyinlerden 15% oranında daha geniş. Araştırmacılar bu özelliklerin
Einstein'ın matematiksel becerilerinde rol oynamış olabileceğini
düşünüyorlar.
kıvrımlarının fazlalığı ya da beyninin ebat olarak büyüklüğüyse öne
sürülen varsayımlar içinde en yaygın olanları. Peki, ölümünden 42 yıl
sonra Einstein'ın beyni şu anda halen korunuyor mu? İşte bu sorunun
yanıtı ve merak edilen beynin hikâyesi:
Einstein'ın Ölümü
Ünlü
matematikçi ve fizikçi Albert Einstein 18 Nisan 1955'de hayata veda
ediyor. 76 yaşında vefat eden Einstein'ın beyni bedeni yakılmadan önce
Princeton Hastanesi'nde bir patolog olan Dr. Thomas S. Harvey
tarafından korunmaya alınıyor. Bu tarihten sonra ünlü bilim insanının
beyninin başına gelenlerse bir çeşit giz diyebiliriz.
Arama Çalışmaları
1970'lerin ortalarında gazeteci Levy, Einstein'ın beyninin iki farklı kavanozda saklanmış olduğunu keşfediyor.
1970'lerin
ortalarında bir gazeteci olan Steven Levy Einstein'ın beynini bulmak
için yola çıkıyor. Levy, yaptığı araştırmalar sonucunda Einstein'ın
beyninin halen Doktor Harvey'de, Kansas'da bulunduğunu keşfediyor. İki
kavanozda saklanan beynin serebellum ve serebral korteks kısımları
dışında kalan parçalarının kesitlerinin alınmış olduğunu ortaya
çıkarıyor. Çalışmaların Yayımlanması Einstein'ın beyninin biyolojik
incelenişine dair üç adet bilimsel yayın bulunuyor. 1985 yılında
yayımlanan ve "Bir Bilim İnsanının Beynine Dair: Albert Einstein" *
isimli makalenin yazarları arasında ölümünden itibaren beyni korumaya
alan Thomas Harvey'in de bulunması pek de sürpriz olmuyor.
Araştırmacılar, yaptıkları bu çalışmada beyindeki sinir hücreleri ve
glia hücrelerinin sayıları arasındaki orana bakıyorlar. Normal
insanların beyinleriyle karşılaştırıldığında, Einstein'ın beyninde 9.
ve 39. bölgelerde sinir hücrelerinin glia hücrelerine oranının daha
küçük olduğunu rapor ediyorlar. Beynin 9. bölgesi ön lobda bulunuyor.
Bu lob davranışları planlama, dikkat ve hafıza açısından önemli bir
beyin bölgesi. 39. bölgeyse pariyetal lobda bulunuyor. Bu lob dil ve
diğer karmaşık zihinsel işleyişlerin merkezi. Sonuç olarak bu
bölgelerde Einstein'ın her bir sinir hücresi başına düşen glia
hücresinin daha fazla olduğu keşfediliyor.
Sinir Hücreleri: Sinir sisteminde duyusal bilgiyi iletip işleyen hücreler. Glia Hücreleri: Sinir
hücrelerini destekleyip onlara besin sağlarlar. Miyelin kılıf
oluşturarak sinir sistemindeki sinyallerin daha hızlı iletilmesine
olanak verirler.
Glia hücrelerinin sinir hücrelerini
besleyen hücreler olduklarını göz önünde bulundurursak, makalenin
sonunda yazarlar Einstein'ın sinir hücrelerinin metabolik ihtiyacının
artmış olabileceğini, bu nedenle de normale oranla daha fazla glia
hücresiyle beslendiklerini iddia ediyorlar. Bu durumuysa Einstein'ın
daha iyi düşünme ve kavram oluşturma yetisine bağlıyorlar.
Einstein'ın Beynine Dair İkinci Makale**
Einstein'ın
beynine ilişkin ikinci makale 1996 yılında yayımlanıyor. Ünlü bilim
insanının beyninin normal bir yetişkin beyni olan 1400 gramdan daha
düşük ağırlığa sahip olduğunu (1230 gram) rapor eden bu çalışmada
vurucu bulgu sinir hücrelerinin yoğunluğuyla ilişkili. Bu çalışmanın
sonuçlarına göre Einstein'ın beyni daha az alanda daha fazla sinir
hücresi bulunduruyor.
Birim alana düşen sinir hücresi sayısı, beyindeki sinir hücrelerinin yoğunluğunu belirliyor.
Üçüncü Makale***
Einstein'ın
beynine dair yayımlanmış üçüncü makale ünlü bilim insanının beyninin
dış yüzey özelliklerini ortalama 57 yaşında olan 35 erkeğin beyniyle
karşılaştırıyor. Bu 35 erkeğin beyninden farklı olarak Einstein'ın
beyni sağ ve sol pariyetal lobda değişik oluklar barındırıyor.
Pariyetal lobun bu bölgesinin matematiksel yetiler ve uzamsal düşünmede
etkili olduğu biliniyor. Bunun yanı sıra Einstein'ın beyni diğer
beyinlerden 15% oranında daha geniş. Araştırmacılar bu özelliklerin
Einstein'ın matematiksel becerilerinde rol oynamış olabileceğini
düşünüyorlar.
Var olan her şeyi Tanrı mı yarattı???
Bir üniversite profesörü öğrencilerine şu soruyu sorar:
-”Var olan her şeyi Tanrı mı yarattı?”
Cesur bir öğrenci ayağa kalkar ve cevaplar:
-”Evet, her şeyi Tanrı yarattı!”
Profesör sorusunu yineler ve öğrenci yine “Evet efendim” diye cevaplar.
Profesör devam eder:
-”Eğer her şeyi yaratan Tanrı ise ve şeytan var olduğuna göre, şeytanı da Tanrı yaratmış olur ve çalışmalarımızda uyguladığımız kesinleştirme prensibine göre de Tanrı şeytandır.”
Öğrenci böyle bir önerme karşısında şaşırır ve yerine oturur.
Profesör ise öğrencilerine bir kez daha Tanrı’nın içindeki kaderin bir efsane olduğunu kanıtlamaktan ötürü oldukça mutludur.
Bu arada bir öğrenci ayağa kalkar ve:
-”Bir soru sorabilir miyim profesör?” der.
Profesörde sorabileceğini söyler.
Öğrenci ayağa kalkar ve “Soğuk var mıdır?” diye sorar.
Profesör: “Nasıl bir soru bu böyle, tabi ki vardır” diye cevaplar. “Sen hiç soğuktan üşümedin mi?”
Öğrenci:
-”Aslında, fizik yasalarına göre soğuk yoktur. Yaşamda/realitede biz soğuğu sıcaklığın yokluğu olarak düşünürüz. Herkes veya nesneler o enerji oradaysa veya bir şekilde enerji iletiyorsa onu deneyimler. Örneğin, Absolute 0 (-460 derece F) sıcaklığın kesin yokluğudur, hiç olmadığı seviyedir. Tüm maddelerin bu seviyede reaksiyon verme özellikleri bozulur ve değişir. Soğuk yoktur, o yalnızca sıcaklığın yokluğunda duyumsadıklarımızı tarif etmek için yarattığımız bir kelimedir” der ve devam eder,
-”Profesör, karanlık var mıdır?”
Profesör:
-”Tabi ki vardır.”
Öğrenci cevaplar:
-”Korkarım gene yanılıyorsunuz efendim. Çünkü karanlık da yoktur. Yaşamda/realitede karanlık ışığın yokluğudur. Biz ışık üzerinde çalışabiliriz, ama karanlığı çalışamayız. Gerçekte, biz Newton’un prizmasını kullanarak beyaz ışığı kırar ve renklerin çeşitli dalga uzunlukları üzerinde çalışabiliriz. Ama karanlığı ölçemeyiz. Bir basit ışık ışını karanlık bir mekânı aydınlatarak karanlığı kırmış olur, yani karanlığı geçersiz kılar. Siz belli bir mekânın/uzayın ne kadar karanlık olduğundan nasıl emin olursunuz? Işığın miktarını ölçersiniz! Bu doğrudur değil mi? Karanlık insanlık tarafından, ışığın olmadığı yer/mekân için kullanılan bir kelimedir.”
Son olarak öğrenci profesöre gene sorar:
-”Efendim şeytan var mıdır?”
Bu kez profesör pek emin olamamakla birlikte cevaplar:
-”Tabi ki, açıkladığım gibi, biz onu her gün, her yerde görürüz. Şeytan/kötülük bir kişinin başka bir kişiye her gün sergilediği insaniyetsizliğinin bir örneğidir. O, dünyadaki işlenmiş tüm suçlarda, şiddette yer alır. Bunların tümü şeytanın kendisinden başka bir şey de değildir” der.
Öğrenci devam eder:
-”Şeytan yoktur efendim. Yani o kendi başına yoktur. Şeytan basit olarak Tanrının yokluğudur. O aynen karanlık ve soğukta olduğu gibi insanın tanrının yokluğunu tarif etmek üzere yarattığı bir kelimeden ibarettir. Tanrı şeytanı yaratmadı.Şeytan/kötülük insanın tanrısal sevgiyi yüreğinde duyumsamadığı zaman deneyimlediklerinin bir sonucudur. O aynen sıcaklığın olmadığı yere gelen soğuk ya da ışığın olmadığı yere gelen karanlık gibidir.”
Profesör yerine oturur.
Genç öğrencinin adı Albert Einstein’dır.
Albert Einstein şöförüyle... |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)