higgs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
higgs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

CERN'deki Türk fizikçi Tanrı Parçacığı'nı anlattı

Herkesin merak ettiği soruları Taha Akyol CERN'de görevli Türk fizikçiye sordu..



Bilim dünyası İsviçre'deki Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'ndeki (CERN) deneye kilitlenmişti. İlk açıklamalara göre Tanrı Parçacığı bulundu. Ancak kafa karışıklığı devam ediyor.
Hürriyet gazetesi yazarı Taha Akyol, CERN’de çalışan Türk fizik Prof'u Gökhan Ünel'e kafaları karıştıran tüm soruları yöneltti.
TANRI parçacığı ya da öbür adıyla Higgs Bozonu denilen atom-altı parçacık sahiden bulundu mu? Bilim tarihinde anlamı nedir? Ne işe yarar? Bu soruları CERN’de çalışan Prof. Gökhan Ünel’e sordum. Mayıs ayında Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile CERN’i ziyaretimizde tanışmıştım (Hürriyet, 24 Mayıs).
California Üniversitesi’nden CERN’e gönderilmiş bir Türk bilim adamı, kendisini “Türk bilim rönesansına” adamış genç bir fizik profesörü... Mesele şu: 13.7 milyaryıl önce ‘big bang’ meydana geldiğinde açığa çıkan akıl almaz enerji nasıl oldu da sonsuz boşluğa ısı ve ışık olarak dağılacağına “kütle” kazandı yani maddeye, galaksilere, yıldızlara dönüştü? Bunu sağlayan atom-altı bir parçacık olmalı diye düşünen bilim adamları CERN’de bu parçacığı araştırıyorlar. “Büyük Hadron Çarpıştırıcısı” (BHÇ) içinde ‘big bang’ ortamı oluşturuluyor ve bu ‘parçacık’ gözlemlenmeye çalışılıyordu. Prof. Ünel, BHÇ’de “Güneş merkezindeki enerjiden yaklaşık 100 bin kat daha fazla” enerji yoğunlaşması sağlanarak bu deneylerin yapıldığını söyledi.

PARÇACIK BULUNDU MU?

Prof. Ünel, iki büyük deneyde de “yeni bir parçacık” görüldüğünü belirterek şunları söyledi: “Bu yeni parçacık aradığımız parçacık mıydı? Yoksa bir algıç hatası ya da üst üste 10 defa tura gelmesi gibi tabiatın bize yaptığı bir istatistik şakası mıydı? Böyle olması ihtimalinin 3 milyonda bir olduğu hesaplandı! Yani kesinlikle yeni bir parçacık bulduk, ama bu nedir henüz tam bilmiyoruz. Higgs parçacığı olabilir...” Bulunan parçacık Higss parçacığının teorik özelliklerine uygun gözüküyor... “Ancak elimizdeki veri ile olası her özelliğe bakamadık. Yapılacak ilk iş daha çok veri toplayıp bu görülen parçacığın gerçekten Higgs olduğundan emin olmak... Higgs parçacığı ise, artık protonu oluşturan temel parçacıklara (kuarklar, elektronlar vb.) kütle kazandıran mekanizmayı anlıyor olacağız...” Anlıyor olacağız da ne olacak?..

BULUŞ NEYE YARAYACAK?

Günlük hayatımızda ne gibi gelişmeler olacak? İşte cevabı: “Pratikte bu ne işe yarar sorusu için çok erken. Biz bugün bir çocuğun doğumunu müjdeledik, ileride hangi mesleği yapacağını şimdiden bilemeyiz! Tersini söyleyen ‘benim torunum ileride başkemancı olacak’ diyen bir dede gibi komik duruma düşer!” Peki bu bulgu temel fizik teorileriyle uyumlu mu, yepyeni bir teori mi doğuyor? “Eğer bulunan parçacık gerçekten Higgs Bozonu ise, bizi buraya kadar getiren kuram olan Standart Model’i doğrular nitelikte olacaktır. Yani temel fizik kuramları, kuantum ve görelilik gibi bilgiler ile uyumlu. Zaten bunlara tamamen zıt bir şey bulmamız mümkün değil. Biz Vatikan değiliz ki önce ‘dünya tepsidir’ veya ‘duruyor’ deyip sonra ‘yok yuvarlakmış, dönüyormuş’ diye devamlı kendimizle çelişelim. Bilimde ilerlemeler adım adım ve her adımdan emin olarak yapılır. Bu yüzden Higgs’i bulduk’ demiyoruz. Aman bizim magazin düşkünü insanımıza gereksiz malzeme vermeyelim.”

EVRENİN TARİHİ

Gökhan Ünel’in gönderdiği “Evrenin tarihi” şemasını biraz sadeleştirerek size de sunuyorum:
- 0 saniye: Büyük Patlama, enerji yoğunluğu sonsuz, çünkü evren nokta kadar.
- 0,-25 tane sıfır
-1 saniye, yani saniyenin trilyonda birinin trilyonda biri: BHÇ’nin ulaşabileceği en yüksek yoğunluk, nokta halindeki evren yaklaşık 300 milyon km’ye genişlemiş.
- 0,00001 saniye: Proton ve nötronlar oluşuyor.
- 3 dakika = 180 saniye: Hidrojen ve helyum gibi hafif çekirdekler oluşuyor.
- 380 000 yıl: Elektronlarla birleşen hafif çekirdekler hidrojen ve helyum atomlarını oluşturuyor.
- 200 milyon yıl: Yıldızlar ve gökadalar oluşuyor.
- 9.2 milyar yıl: Güneş sistemi oluşuyor.
- 10 milyar yıl: Dünya’da hayat başlıyor.
- 13.7 milyar yıl: Bugün...

TEMEL BİLİMLER UYARISI


Prof. Ünel’in Türkiye’de uygulamalı bilimlere büyük önem verilirken temel bilimlerin ihmal edilmesini eleştiren şu uyarısını, YÖK’e ve bilim camiamıza sunuyorum: “Türkiye’de anne-babaların, hatta öğretmenlerin bile ‘oğlum, kızım fizikçi olacak da ne olacak’ demesi, fizik bölümlerinin kapanıp hocaların işten çıkarılması içimi acıtıyor. Mühendislik, ancak biri bin yapabilir; sıfırı bir yapmak ise temel bilimlerin, özellikle de fizikçilerin işidir. Eğer bunu unutursak ülkemiz geri gider.”

TAHA AKYOL

CERN’den yeni keşif: ‘Higgs Çağı’ başlıyor


CERN’den yeni keşif: ‘Higgs Çağı’ başlıyor


Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) 4 Temmuz’da tarihî bir gün yaşadı.
 40 yıldır aranan parçacığa dair önemli bir keşif gerçekleşti. Fakat o parçacığın
 Higgs olduğunu söylemek için biraz daha
 zaman gerekiyor. Bilim dünyasının gözü geçen hafta bir kez 
daha Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’deydi. ‘Bir kez daha’ diyoruz
 çünkü Aralık 2011’de de dikkatler aynı yere 
odaklanmıştı. O zaman gelmeyen müjdeli haber bu kez geldi ve fizik dünyası yen
olduğu kadar heyecanlı bir döneme girdi. Belki de önümüzdeki çağın adı 
Higgs olacak.Açık konuşmak gerekirse; 40 yıldır aranan ve teoride maddeye
 kütle kazandırdığı kabul edilen Higgs parçacığı 
deneysel olarak da yüzde 100 olmamakla birlikte tespit edildi.
 CERN’deki bilim insanları, 4 Temmuz’da Higgs olma ihtimali çok
 yüksek yeni bir atomaltı parçacık bulduklarını açıkladı. 126 giga
 elektronvolt (GeV/c2) kütle bölgesinde keşfedilen parçacığın Higgs
 olduğunu kesin olarak söylemek içinse araştırmalar devam edecek.
 Yeni keşfin ne anlama geldiğini CERN’deki ALICE deneyinde çalışan
 bilim adamlarından Dr. Sedat Altınpınar’a sorduk.
-Geçen yılki sonuç biraz endişe içinde açıklanmıştı ve yüzler
 gergindi. Bu kez hem coşku vardı hem de yüzler gülüyordu, 

bunun sebebi ne?

İlginç, yüz ifadelerindeki değişikliği fark etmemiştim; daha coşkulu bir 

ortam olduğu kesin. Geçen sene yeni bir parçacığın kuvvetli işaretleri 
duyurulmuştu; ama bir keşiften bahsetmek için erkendi. Şimdi yeni bir
 parçacığın varlığından bahsetmek için bilimsel yeterlilik sağlandı. Şöyle
 bir benzetmeyle anlatayım: Okyanusta dalga yüksekliğini ölçtüğünüzü
düşünün. Yüzeyde sürekli dalgalanmalar oluyor; ama siz sıradan
 olmayan bir dalganın peşindesiniz. Koca okyanus didik didik edildi 
ve kasım ayında epey büyük bir dalga gözlemlendi. O dalga şimdi
 tsunami oldu ve artık onun sıradan bir dalga olmadığından eminiz. 
Fizikçiler seçilen bir dalganın sıradan dalgalara göre farklılığını sigmalarla 
ölçüyor. Şu anda 5 sigma seviyesine erişildi ve dalganın farklılığı 
kesinleşmiş oldu. Geçen sene 2 küsür sigma vardı. Tekrar sorunuza 

dönecek olursak sigmalar arttıkça, fizikçilerin yüzündeki tebessüm artar.

-O zaman ‘Higgs yılanının’ kuyruğunu yakaladık diyebilir miyiz?


 Yoksa karşımıza başka bir sürüngenin çıkma ihtimali var mı?

Eger bir Higgs parçacığı varsa kuyruğunu yakalamış olabiliriz. 

Süpersimetrik teorilere inanırsak Higgs parçacığı tahtını bir ikizle paylaşmak
 durumunda. İkizlerden birini veya egzotik bir bozon parçacığı da 
görmüş olabiliriz. Bu durumda Standart Model dediğimiz, şu ana kadar
 tabiatı ve temel parcacıklarını çok başarılı şekilde tarif eden teorik
 yapının ötesinde bir fiziğe de kapı açılmış olur. Ancak söylediklerim Higgs’in
 keşfiyle ilgili temkinli bir yaklaşım. Ben CERN direktörü Rolf Heuer’in 
sözlerine katılıyorum: “Bu işten anlamayan biri olarak, bulduğumuzu
 sanıyorum.” Kristof Kolomb gibi, bir kıtanın karşısındayız.
 Amerika mı Asya mı zamanla anlayacağız. Yeni bir kıta gördüğümüz
 kesin. Veya okyanus örneğini kullanırsak tsunamiyi gördük, şimdi

 onu tetikleyen deprem miydi fırtına mıydı, bulmak gerekiyor.

-Bazı gazeteler Higgs parçacığının kesin bulunduğunu, 

bazıları ise yüzde 99,9 oranında yaklaşıldığını yazdı. Doğr

u olan hangisi?

Bu daha önce açıkladığım sigmalarla ilgili bir konu. Takriben söylemek

 gerekirse, 1 sigma yüzde 68’e, 3 sigma yüzde 99’a ve 5 sigma 
yüzde 99,9999’a tekabül ediyor. Matematiği biraz iyi olanlar bunun 
Gauss dağılımıyla ilgili olduğunu anlamıştır. Sözü geçen kesinlik, bir
 parçacığın varlığıyla ilgili, yani yeni bir parçacık gözlemlendiği kesin;
 fakat bunun Higgs olup olmadığı kesinleşmedi. Standart Model, Higgs 
parçacığıyla ilgili kütlesi hariç tüm özellikleriyle ilgili öngörülerde bulunuyor
. Şimdi bu kriterlerin test edilmesi gerekiyor. Eğer bu fiziksel nitelikler

 sağlanırsa, ölçülen parçacığın gerçekten Higgs olduğunu anlayacağız.

-Yüzde yüz kesinlikte bulunması için araştırmaların ne kadar


 süreceğine ilişkin öngörü var mı?

Yüzde yüz hiçbir zaman olmayacaktır. Çünkü okyanus sakin bir su 

değildir, tabiatında hep dalgalı olmak vardır. Higgs parçacığının 
ölçümünde de benzer durum söz konusu. 5 sigmalık güvenirlik fizikçilerin

 üzerinde uzlaştığı bir kabul aslında.

-Higgs parçacığı kütlesiz olduğu için görülmez deniyor, o zaman


 tespit edilen şey ne?

Evet aslında Higgs parçacığı, Higgs mekanizması dediğimiz bir 

konseptin sonucu. Bir anlamda bu mekanizmayla, Antik Yunanlıların
 ortaya attığı esir maddesi konsepti gibi bir şeye dönmüş oluyoruz.
 Bu teoriye göre vakum aslında mutlak bir boşluk değil, bilakis belli
 mekanizmalarla donatılmış bir medyum. Bugün de şunu söylüyoruz:
 Bütün vakum Higgs alanıyla dolu ve tüm parçacıklar niteliklerine göre
 bu medyuma az veya cok yapışıyor. Az etkileşenler küçük, çok etkileşenler
 büyük kütleli oluyor. Medyuma Higgs denizi dersek, bu denizle
 parçacıkların etkileşimi Higgs parçacığı vasıtasıyla oluyor. İlginç
 olan Higgs parçacığının kendisinin de bu denizle etkileşmesi ve 
dolayısıyla kütleli olması. Higgs’in kütlesi olmadığı tezi tam doğru değil.
 Üstelik son ölçülen şey buydu: 126 küsur GeV/c2’lik bir kütle.

 (Bir GeV/c2, hemen hemen bir protonun kütlesine tekabül ediyor.) 

-Bu keşfin ardından fizik biliminin yeni bir çağa gireceğini


 söyleyebilir miyiz?

Evet, hâlâ çözülmesi gereken sorular olmakla beraber bunun bir

 milat olduğunu söyleyebiliriz. Şu anda Standart Model’in içindeki
 temel parçacıkları düşündüğümüzde (Higgs’i bulduğumuzu varsayarsak) 
yapbozun son halkası da yerleşmiş oldu. Standart Model’in yine de
 açıklanması gereken tarafları var. Mesela modelin üretemediği,
 hariçten alması gereken parametreleri var; bunların anlaşılması lazım.
 Higgs parçacığı anlaşıldıkça insanoğlunun hayatına ve uygulamaya

 yönelik yansımaları olacaktır.

-Higgs’in bulunması, evrenin yaratılışı hakkında ne tür


 bilgiler verecek?

Bu önemli bir soru, çünkü bu konuda çıkan haberlere baktığımda 

sapla samanın birbirine karıştığını görüyorum. (İsmet Berkan’ı bu
 açıdan takdir ederim. Fizikçi olmayan birine göre konuya hâkimiyeti var.)
 Higgs mekanizması bugün etrafımızda gördüğümüz kütlenin bir
 kısmını açıklıyor. Yani doğrudan evrenin oluşumuna yönelik bir araştırma
 olmasa da illaki birçok fizik konusu gibi alakası var. Sözlerim yanlış 
anlaşılmasın; elbette Higgs parçacığının kütlesinin kozmolojik sonuçları 
da var. CERN deyince çalışılan tüm konular cağrışım yaptığı için yazılan
 makale ve haberlerde Higgs, evrenin başlangıcı gibi konular birbirine
 giriyor. CERN’deki büyük deneylerden ATLAS ve CMS öncelikli 
olarak kendilerini Higgs konusuna vakfetmiş. LHCb deneyi madde
 antimadde arasındaki asimetriyi araştırıyor. Benim de mensubu
 oldugum ALICE deneyi ise evrenin başlangıç şartlarını inceliyor 

ve Higgs gibi bir önceliği yok.

-40 yıldır aranan parçacığın henüz tam olarak bulunamadığını


 söylüyorsunuz. Araştırma neden bu kadar uzun sürüyor?

Bir önceki sorudan devam etmek gerekirse, zaman zaman Higgs’in

 evrenin başlangıcındaki hususiyetlerini konu ederek
, ‘hızlandırıcıda evrenin başlangıç şartlarındaki enerjiyi üretebilmesi
 gerekir’ diye yazılar okuyorum. Eğer Higgs parçacığının kütlesi
 daha küçük olsaydı belki de çok önceden daha düşük enerjilerde 
çalışan hızlandırıcılarda keşfedilecekti. Buradan soruyla devam edebiliriz.
 Hızlandırıcıların en azından Higgs’in kütlesini oluşturacak kadar bir
 enerji sağlaması gerekiyor. Bunun haricinde bir iki mesele daha var;
 yine okyanus metaforunu kullanırsak çok dalgalı bir ortamda
 tsunamiyi seçmek daha zor. Ayrıca deneylerin kalitesi, hassasiyeti gibi
 konular var. Mevcut deneylerin ilk fikirlerinin 20 küsur sene 
öncesine dayandığı, bunların ciddi fizibilite, detektör, AR-GE’si vs.

 düşünüldüğünde 40 yıl yadırganacak bir zaman değil.


AKSİYON DERGİSİ