Bir Yıl, Bir Görüntü

Güneş
16 Nisan 2012 tarihinden 15 Nisan 2013 tarihine kadar çekilen 25 ayrı görüntü birleştirilerek oluşturulan resim.

AÖF sınav giriş yerleri - Tıkla öğren


2013 AÖF Bahar dönemi sınav yerleri açıklandı. Öğrenciler 4-5 mayıs tarihinde yapılacak olan 2013 AÖF Bahar dönemi sınav giriş yerlerini AÖF'ün internet sitesinden öğrenebilirler...

Anadolu Üniversitesi Açıköğretim (AÖF ), İktisat, İşletme Fakültelerinin tüm bölüm/programlarında kayıtlı öğrencilerin 2012-2013 öğretim yılı Bahar döneminde sınava gireceği yerler belirlendi. Öğrenciler TC kimlik numarası ile aşağıdaki linkten belgelerin çıktısını alabilecekler
 
4-5 Mayıs 2013 tarihinde yapılacak AÖF Bahar Dönemi Sınavına girmek için sınav giriş belgesi almak için yapılması gereken işlemler şunlar: 


(Öğrenciler açılan sayfada Açıköğretim Öğrenci Otomosyonu (TÜRKİYE) bölümüne tıklayarak oturum açabilirler)

1- https://aofburo.anadolu.edu.tr internet adresinden TC kimlik no'nuz ve büronuzdan aldığınız şifrenizle sisteme giriş yaparak sınav giriş belgenizi A4 ebadındaki bir kağıda printer çıktısı alarak 

2- Büro şifresi olmayan veya internet erişiminde problem yaşayanlar Kimlik kartları ve Öğrenci Kimlikleriyle en yakın AÖF bürosuna giderek sınav giriş belgesi alabilirler.



Marsın Panoramik Görüntüsü

Marsın Panoramik Görüntüsü Resmi Büyütmek için üzerine tıklayın
Curiosity'nin portre fotoğrafı ve Mars'ta araştırma yaptığı Gale Krateri'nin panoramik görüntüsü. Bildiğiniz gibi Curiosity, tüm gövdesini ve tüm parçalarını gösterecek şekilde kendi fotoğrafını çekebiliyor. Geniş alan kameraları ile bulunduğu çevrenin de yüksek çözünürlüklü fotoğraflarını alıyor. Andrew Bodrov'un yardımıyla hazırlanan bu fotoğraf, bir çok fotoğrafın birleştirilmesiyle elde edilmiştir.

Fotoğrafta aracın hemen önünde yüzeyde görülen delikler de Curiosity'nin en son deneyleri için yüzeyde açtığı deliklerdir. Aracın hemen sol üstünde görünen ise Güneş'tir. Dikkat ederseniz Mars atmosferi, Yer atmosferinden farklı bir renkte görülmektedir. Bunun nedeni, atmosferin %90 civarında karbondioksitten oluşmasıdır. Bu nedenle de Güneş, Yer yüzünden görüldüğü gibi parlak ve sarı-turuncu değil daha grimsi-mavimsi görünmektedir.

Yer İstanbul, tarih ise 1633, ilk Roket Denemesi

Burada gördüğünüz resim, 17. yüzyıla ait eşsiz bir gravürdür. Nedeni ise tarihte yaşanan bir ilki, bir roket denemesini göstermesidir.

Gravürde görünen yer İstanbul, tarih ise 1633'tür. Dönemin önde gelen âlim ve bilginlerinden olan Lagâri Hasan Çelebi, IV. Murat Han'ın kızının doğum günü münasebetine bir gösteri hazırlar. Gösteride, bir insanı ayaklarından kalp hizasına kadar saracak şekilde hazırlanmış metal bir tulumun etrafına orantılı olarak yerleştirilen ve içlerinde 50 "okka" barut bulunan 7 tane roketten oluşan bir düzenekle, kendini gökyüzüne fırlatmıştır.

Ünlü Türk Seyyah Evliya Çelebi'nin de eserlerinde yer verdiği bu gösteride, gerek saray erkanının notlarından gerekse de Çelebi'nin notlarından anlaşıldığı üzere, Hasan Çelebi'nin 300 metre kadar yükseldiği ve yaklaşık 20 saniye kadar havada kaldığı anlaşılmaktadır. Hasan Çelebi, barut tükendikten sonra inişe geçeceği sırada düzeneğe yerleştirdiği “kartal kanatlarını" açarak, boğaza doğru yönelmiş ve Sinan Paşa Kasrı önünde denize inmiştir.

Hasan Çelebi bu düzeneği geliştirirken IV. Murat çok büyük destek ve olanaklar sağlamıştır. Ancak bu uçuş gerçekleştirildikten sonra, dönemin ulemâsının baskılarına dayanamayan padişah, Hasan Çelebi'yi Kırım'a sürmüş ve bir dönüm noktası sektirilerek tarihte yine büyük bir kırılma yaşanmıştır ki bu kırılma Dünya Bilim Tarihi'nde Türklerin sahneden çekilmesi ile sonuçlanacak yüzyılların başlangıcı olmuştur.

Tarihin cilvesi olsa gerek, çok ilginç olan bir diğer nokta ise günümüz modern dünyasında roket çalışmalarının ilk denemeleri Kırım bölgesinde yapılmış olmasıdır.

Osmanlı Tarihi her açıdan ve her yönüyle gerçekten tarafsız incelenirse, Avrupa'nın Türklerden neden korktuğu ve tarih boyunca neden çelme takmak istediği, tökezletmek istediği ya da boyunduruk altında tutmak istediğini anlamak çok kolaylaşıyor.

5 bin yıllık tarihi boyunca Türkler hep savaşçı bir ulustu ve savaş sanatını iyi biliyorlardı. Diğer yandan el becerisine de sahip olan bu millet oldukça da zekiydi. Türk-İslam tarihi bunun kanıtları ve örnekleriyle doludur. Bu noktada, sayfamın videolar bölümünde yer alan "Batıya Doğru Akan Nehir: Dünya Bilim Tarihi" isimli videoyu izlemenizi ama özellikle de video tanıtım yazısını okumanızı tavsiye ederim.

İlgili video için lütfen tıklayınız: https://www.facebook.com/photo.php?v=10200174384870231&set=vb.1469780513&type=3

Son yüz yıldır bizlere "biz bilemeyiz, biz anlamayız, yahu adamlar yapıyor biz nerde yapacağız, eller gider Ay'a biz yaya" anlayışı öğretildi ve bu iliğimize kadar işlendi. Osmanlı Devleti'nin son zamanlarından itibaren, orduları lav edilmiş, ordularının başına yabancı subayların dikildiği bir milletin zihni de bulandırılmış, kendi benliği kendisine unutturulmuştur. Orduları lav edilen bir milletin kişiliği de elinden alınmak istenmiştir. Yoksa, bu milleti durdurmanın imkanı yoktu. Bugün Türkiye Cumhuriyeti kendi tankını kendisi yapıyor, kendi uydusunu kendisi yapıyor, kendi helikopterini kendisi geliştiriyor, ve en yakın zamanda da kendi savaş uçağını kendisi yapmaya hazırlanıyor. Tanklardan uçaklarımıza kadar tüm araçlarda kullanılan yazılımlar yenilenmiş ve kendi yazılımlarımız kullanılmaktadır. 10-15 yıl önce hayal olan her şey, özgür bir iradeyle çok kısa zamanda yapılmıştır. Bu gelişmeler, tarihimizin derinliklerinde kalıp unutulmaya yüz tutan bilim tarihimizin gerçek ve elle tutulur kanıtı olmuştur.

Ülkemiz yakın zamanda tüm dünyaya bilim alanında da önderlik edecektir, yeter ki bilim merkez ve kurumlarımızı doğru adım ve yetkin ekiplerle destekleyelim. Yeter ki Takîyüddîn gibi, Lagâri Hasan Çelebi gibi kişilerin önü açılsın ve tarihimizdeki o çok büyük hataları tekrarlamayalım...

Not: Lagâri Hasan Çelebi'nin bu düzeneğini görmek isteyenler, Ankara Türk Hava Kurumu'nu ziyaret edebilirler.

Hasan Ali Dal

Kuantum Fiziği Ve Kuantum Düşünce

https://www.facebook.com/Academicphysics
Geçmişten geleceğe doğru akan Kuant parçacıklarıyla (bizim evrenimiz), gelecekten geçmişe akan (soyut evren) Takyon parça-bütünselliği arasında, sıfıra yakın bir Planck (*) zaman ölçüsü içerisinde “Bir var olan bir Yok olan” evren içerisinde varoluşumuzu gerçekleştiriyoruz. Bu var oluş ve yok oluş’un merkezinde, AN ölçüsünde yaşayan insanlar, Bütün Evren ve Bütün Zeka kavramını anlayarak Bütün Düşünerek hareket edebilecekler mi?…

Canlı varlıkların organize durumu, düzenli bir yapı oluşturur. Yani yaşam içerisinde bir ahenk, bir düzen vardır. Bilim adamları buna Entropi’nin azalması diyorlar. Entropi(*): düzensizliğin ölçüsü anlamındadır. Entropi düşük ise düzenli bir yapının varlığını gösterir. Entropi Kanunu (düzensizlik kanunu) evrendeki düzeni ortaya koyan en büyük delillerden biridir. Yaklaşık onbeş milyar yıldan beri varlığını sürdüren evrenin şu anki entropisi hesaplara göre şaşırtıcı derecede düşüktür. Bu bize evrende bir düzenin olduğunu gösterir ki evrenin ilk başlangıcının çok düzenli olarak başladığını ortaya koyar. İlginç olan başka bir durum ise, evrendeki sistemin herhangi bir kısmında bir entropi artışı olursa (düzensizlik artarsa) başka bir kısmında entropi azalır (yani düzen artar). Fakat bu artış ve azalmalar geçicidir ve ne kadar büyük olursa düzelme de o kadar çabuk gerçekleşir.

Matematiğin Penceresinden Metafizik

https://www.facebook.com/Academicphysics
Cebir ilminin kurucusu el-Câbir, eksi (negatif) sayıları bulana kadar
karekök işlemleri yolunda gidiyordu. Meselâ karekök içindeki 9 sayısı
kökten çıkarılınca 3 olur. Fakat bu kök içine eksi sayılardan biri
konduğunda, yepyeni bir cebir karşımıza çıkar. Kök içindeki -9 dışarıya
3 olarak çıkmaz. Çünkü hem artı üçün, hem eksi üçün karesi 9′dur. Eksi
veya artı dokuzun karekökü -3 değildir. Karekök içinde -9 gibi bir sayı
bulunmaktadır. Ne var ki kök dışına alma güçlüğü olan bu sayıya, tıpkı
beşten on çıkmaz diyen ilk matematikçiler gibi yanlış bir isim
verdiler: sanal (soyut, hayalî, imaginary) sayı.

Sanal matematik sayıları uzun bir süre kullanılmamıştı, mânâsız

zannediliyordu. Hâlbuki rasyonel sayıların ihtiyaca cevap vermediği
alanlarda sanal sayılar kullanılarak çözüme ulaşılır. Bugün kuantum
fiziğindeki tünelleme* hâdisesinden uzaya gönderdiğimiz araçlara kadar
birçok denklemde sanal sayılar kullanılıyor.

Bir kısım matematik denklemlerinin çözümlerinin sanal sayıları ihtiva
etmesi, sanal uzayları dikkate almadan yapılan hesaplamaları yanlış
çıkarması, farkına varmasak da, madde ötesine ait metafizik unsurların
günlük hayatımızda kullandığımız teknolojinin içinde yer aldığını
göstermektedir. Bütün bunları, maddenin hakikatte madde-mânâ karışımı
olduğunu gösteren işaretler olarak düşünmek mümkün müdür? Başka bir
ifadeyle, acaba sanal sayılar maddedeki gizli mânâ habercileri olarak
yorumlanabilir mi? Meselâ Bediüzzaman Hazretleri’nin, Mektubat adlı
eserindeki 1. Mektup’ta, hayat mertebelerinin sayısını beş olarak ifade
etmesi, iç içe geçmiş; fakat bizim fiziğin kavramlarıyla ifade
edemediğimiz âlemlerin varlığına bir misâldir. Başka bir örnek olarak,
ikinci dereceden bir denklem olan X2+l=0 eşitliğini ele alalım. Bu
denklemi çözersek, X2=-1 bulur ve her iki tarafın karekökünü alarak iki
sanal kök elde ederiz. Bu kökler ‘+’ veya ‘–’ gibi özellikler
göstermezler.

Prof.Dr. Osman ÇAKMAK

https://www.facebook.com/Academicphysics

Fiziğin en büyük gizemi çözülüyor!


İsviçre'deki Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN'de yapılan deneyde, anti maddenin 'anti gravite' veya 'çekim kesme etkisi' denilen kuvvete kaynaklık edip etmediği test ediliyor.

Anti madde, diğer adıyla karşıt madde, normal maddenin karşıt elektrik yüklü 'ayna görüntüsü' olarak tanımlanıyor.

Anti maddenin yer çekiminden nasıl etkilendiği gizemini koruyor, ancak 'yukarıya doğru' hareket ettiği tahmin ediliyor.
https://www.facebook.com/Academicphysics
Sonuçları, Nature Communications dergisinde yayınlanan araştırma, bu konunun çözümüne ilişkin ipuçları içeriyor.
Madde ve anti madde

Anti madde, fizikteki en büyük gizemlerden biri; Evren'in başlangıcında, aynı miktarda madde ve anti madde ortaya çıkmış olmalı.

Şu anda bildiğimiz, ikisi karşılaştığında birbirlerini imha ederek, saf ışık ortaya çıkardıkları.

Bugün gördüğümüz Evren'in neden büyük oranda maddeden ve çok daha az oranda anti maddeden oluştuğu sorusu, ikisi arasındaki farklara ilişkin çok sayıda çalışmanın çıkış noktası.

CERN'deki Hadron çarpıştırıcısı üzerinde yapılan LHCb deneyinde, dıştan gelen parçacıkların 'bozunduklarında' esas eğilimlerinin anti maddeye değil, maddeye dönüşmeleri inceleniyor.

LHCb ekibi geçen hafta B mezonlarının (elektron ile proton arasındaki cisimcikler) bozunmasında farklılık olduğunu kaydetti.

Ancak henüz maddenin gizemi tam olarak çözülmüş değil.

Anti madde atomları kapanlanmıştı

Madde ve anti madde arasındaki en belirgin farklılık, 'çekim' kuvveti karşısındaki tavırlarında olabilir; muhtemelen anti madde, madde tarafından çekilmiyor, geriye itiliyor.

Ancak CERN'deki 'Alpha' deneyine kadar, bunu kimse test edememişti.

Deney, anti madde atomlarının kapana alınması üzerine kurulu.
https://www.facebook.com/Academicphysics
Nasıl hidrojen proton ve elektronlardan oluşuyorsa, anti hidrojen atomu da, anti proton ve pozitronlardan oluşur.

Alpha ekibi, 2011 yılında anti hidrojen atomlarını bin saniye boyunca tıklayın kapana almayı başarmıştı.

Bu 434 anti hidrojen atomundan elde edilen veriler, anti gravite bakımından inceleniyor.

Deney sözcüsü Jeffrey Hangst, BBC'ye şu açıklamada bulundu: "Tüm deneyler boyunca, anti hidrojen atomlarını serbest bırakarak imha oluşlarına bakıyoruz. Bu verilere dönüp, çekim kuvvetinin imha oldukları pozisyon üzerinde etkide bulunup bulunmadığına baktık; atomların duvara çarpmadan önceki kısacık zamandaki düşüşlerine yani."

Esas hedef enerji seviyelerini ölçmek

Ekip, anti hidrojen atomlarının yukarıya veya aşağıya doğru hareketlerine ilişkin istatistik çalışması yapmış.

Elde edilen bulguya göre, anti madde atomları normal atomlara kıyasla, çekim kuvvetine karşı yaklaşık 110 kat daha duyarlı.

Çekim güçleri ise yaklaşık 65 kat daha güçlü. Fakat bu, tersine bir çekim gücü, yani anti gravite.

Prof. Hangst, henüz tüm soruları cevaplayamadıklarını kabul ederken, "İlk defa birisi buna girişmekten bahsediyor" diye ekliyor: "Şimdi bu soruya cevap arayabileceğimiz bir makinamız var, bizi heyecanlandıran bu."

Alpha deneyindeki asıl hedef, anti hidrojen içindeki enerji seviyelerini tespit ederek, fizikçilerin fevkalade iyi bildikleri hidrojen ile kıyaslamak.

Prof. Hangst, "Anti maddeyi incelemek için birçok seçeneğimiz var" diyor.
https://www.facebook.com/Academicphysics
İHA