Fizikle İlgili İlginç Bilgiler Öğrenmek İster Misiniz?




BİLİYOR MUYDUNUZ? (AKADEMİK FİZİK)


Einstein’ in 3 yaşında konuşmaya başladığını... 
9 yaşındayken henüz istediği her şeyi tam olarak söyleyemediğini... 
Hocasının anne ve babasına “oğlunuz ne olursa olsun hiçbir zaman başarılı olamayacak” dediğini... 
Bir diğer hocasının da “öğrencilere kötü örnek oluyorsun” diyerek okulu bırakmasını istediğini... 

Matematik hocasının “tembel köpek” taktığını... 

Newton’ un çekingenliği yüzünden diferansiyel ve entegral hesabını 38 yıl sonra yayınladığını... 

Geçimsiz ve kuşkulu kişiliği yüzünden okul arkadaşları tarafından hırpalandığını ve hor görüldüğünü... 

Higgs Bozonu'nu kime, nasıl anlatmalı?


Bilim dünyasında büyük heyecan yaratan Higgs Bozonu'nun önemini anlamak kolay olmayabilir.


Higgs Bozonu

Önceki gün yüzde 99 ihtimalle bulunduğu açıklanan Higgs Bozonu’nun önemini anlamak kolay olmayabilir. Bulunmasıyla, evrenin nasıl oluştuğuna dair bilim dünyasının şimdiye kadarki tezlerini (Standart Model) doğrulayan Higgs Bozonu’nu basitçe kavrayabilmek ve anlatabilmek için The Guardian ’ın hazırladığı rehberden aktarıyoruz. 
Herhangİ bİrİne anlatırken: Birine, fizikten çok iyi anlıyormuşçasına Higgs Bozonu’nu açıklamak istiyorsanız, bozonun bulunmasının, evrenin oluşumu üzerine geliştirilmiş en önemli teori olan Standart Model’in eksik kısmını tamamladığını söyleyebilirsiniz. Standart Model’de enerjinin maddeye nasıl dönüştüğü büyük bir boşluktu. Higgs Bozonu ile bu açıklanmış oldu. Bu özet ile fizikten anlayan insan imajı verebilirsiniz! 
Edebİyat öğrencİlerİne: Bir cümlede virgül ya da nokta olmazsa o cümle nasıl da anlamsızdır değil mi? Higgs Bozonu bulunamasaydı evren de noktasız cümle gibi anlamsız olurdu. 
fİzİk öğrencİlerİne: Bunun bir atom değil atomaltı parçacığı olduğunu anlamalısınız. Fizikçi olmayı düşünüyorsanız önünüzdeki 50 yıl Standart Model’i geliştirme çalışmalarıyla geçebilir. O yüzden bu rehberi okumayı bırakıp gerçek fizik kitaplarına dönseniz iyi olur! 
Çocuklara: “Gördüğümüz her şeyin nasıl var olduğunu bilmiyorduk. Bilim insanları uzun zamandır aradıkları parçacığı buldu. Şimdi dünyanın nasıl oluştuğunu daha iyi anlayabiliyoruz” demeniz yeterli. Hâlâ “Nasıl?” diyorsa, hemen susmazsa çikolata yiyemeyeceğini söyleyin! 
Dİndar arkadaşa: “Higgs Bozonu’nu da Tanrı yarattı” deyin en iyisi... 

‘Tüm parçacıklar Allah’ın’ 
Higgs Bozonu’nun varlığının ispatlanması, evrenin nasıl oluştuğunun açıklanması açısından din ve bilim arasındaki ilişkiye yeni bir boyut katmış oldu. Yorumu felsefe ve din üzerine çalışan araştırmacılara bıraktık... 
Yıldız Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Caner Taslaman: Higgs Bozonu fizikteki teoride var olan bir parçacıktı. Bu parçacığın bulunması veya bulunmaması Allah’ın varlığıyla ilgili bir kanı yaratmaz. Tanrı Parçacığı ifadesi bir şaka sonucu ortaya çıkmıştı. Dikkat çeksin diye bu isim konuldu. Hatta Peter Higgs parçacıktaki kendi isminin gölgede kalmasından dolayı rahatsız oldu. Bu kelime insanlarda yanlış bir izlenim oluşturuyor. Bilmeyenler CERN’de dinle ilgili köklü bir çalışma yapılıyor sanıyor ancak bu bir bilim çalışması. İslami olarak bakarsak bütün parçacıklar Allah’ın parçacığı. Biz bugün evrenin varoluşunu anladık diyemeyiz. Çünkü felsefenin ve teolojinin sorduğu bir soruya bilim cevap veremez. Neden doğa yasaları mevcut şekildedir sorusunun cevabı felsefe ve teoloji alanıdır. Bilim ‘neden’ sorusuna, felsefe ‘niçin’ sorusuna cevap verir. 
Eski Diyanet İşleri Başkanı Süleyman Ateş: Hiçbir şey kendi kendine olmaz. Kâinatın bir yaratıcısı vardır. İnanç insanın doğasında vardır ve bu bilimin değil dinin konusudur. Bilim insanları parçacığa ister rastlasın, ister rastlamasın, Tanrı inancını insanın ruhundan yüzlerce yıldır atamamışlar, atamazlar. Onlar her şeyi ateizme göre yorumluyorlar. Bilim insanları, bilimin varlığı gereği bu konuda kesin bir şey söyleyemez. Bu konunun bir maddenin bulunup bulunmamasıyla ilgisi yoktur, aslolan inançtır. Aklı, mantığı olan zaten evrendeki bu müthiş düzeni görür. Âlemde müthiş bir kanun var, işleyiş var, biz bu işleyişe Tanrı diyoruz. Bu şelaleler, ağaçlar ve bu düzenin kendi kendine olma ihtimali yoktur. 


RADİKAL

Fareyi Bulan Adamın Hazin Öyküsü

İşte size ilk farenin fotoğrafı

Son yüzyılda yapılan ve günlük hayatımızda yer eden icatları düşünün, 

bunlardan en etkileyici olanlarından biri şüphesiz ki fareydi. İşaretleyerek ve 

tıklayarak bilgisayar üzerinde kontrol sağlayan bu cihazın olmadığını düşünün.


Yerine neyi, nasıl kullanırdık?




İlk fare tahtadan yapılmıştı ve tekerlekleri vardı. İmleci ekran üzerinde X-Y 



pozisyonlama yöntemiyle hareket ettirilen fare bugün 40 küsür yaşında.

Douglad Engelbart tarafından icat edilen farenin mucidini trilyoner ettiğini 

düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. 1963’te fareyi icat eden Engelbart, 1967’de 

icadının patentini almış. Stanford Araştırma Enstitüsü’nde ilk prototipi 

üretildiği halde neredeyse yirmi yıl boyunca yaygınlaşmadı. Fakat daha sonra 

Apple’ın Mac bilgisayarının tanıtıldığı basın toplantısında, fareleri tüm dünya 

tanımış oldu.

TheNextWeb‘in yer verdiği Engelbart zamanının çok ötesinde bir mucit olarak 

tarihe geçti. Ancak malesef icat ettiği cihazın, PC’lerde kullanılmaya 

başlamasından çok önce patent süresi bitmişti.

Hoparlörler hakkında yapılan bir konferans sırasında çok sıkılınca hayalini 

kurduğu fareyi icat eden ve bunu geliştiren Engelbart’ın aklındaki soru hep 

aynıydı:

“Bu aleti nasıl insan zekasına destek verecek, zeka yükseltecek hale 

getirebilir, kullanımını yaygınlaştırabilirim?”

Yine de Engelbart, patent süresi dolduktan sonra 40 bin dolara Apple 

tarafından lisanslanan farenin ekmeğini yiyemedi.


Fizikçi Kimdir?


fizik bir yaşamdır...

   Fizikçiler olup olmadık yerde olup olmadık zamanlarda bir gerçeğin nedenini, nasılını,oluşum sürecini,şartlarını düşünüp onu çözmeye çalışırlar . Kafaları daima problemlerle meşguldür. Onlar için somut gerçekleri incelemek daha eğlencelidir.Çünkü onları bir şekilde kanunlarla ifade edebilirler, formülize edebilirler, matematiğe dökmek isterler. Bir formülü görüp onun ne demek istediğini anlamaya çalışmayan bir fizikçi yoktur. Gördükleri bir formül onlar için adeta dile gelmiş bir çocuk gibidir. Öte yandan sevgi gibi, mutluluk gibi soyut kavramları bu şekilde anlatmaya çalışmak nafiledir. Zaten başarısız olunacağı kesindir. Onun için, akışına bırakıp, sadece hissetmeyi tercih ederler. Örneğin, Newton elmanın ağaçtan düştüğünü görmüş ve merak etmiş. Şimdilerde bu kavramı bir kanun olarak bildiğimizden, bize komik gelmesi kesin bir soruyu yöneltmiş kendisine. Elma niye yere doğru düşüyor, niye yukarı gitmiyor. Oturmuş ve bunun üstüne kafa yormuş. Elde ettiği bulguları ifade edebilmek için diferensiyel denklemleri ilk olarak o kullanmış. Oysak idi elmanın düştüğünü görüp, alsa, onu bir güzel mideye indirse, tadından aldığı keyifle mutlu olsa da kafasını bu kadar yormasa ne kadar basit olurdu değil mi? Bir diğer örnek Arşimed. Bu zatı muhterem rivayet odur ki hamamda taslarla oynarken suyun kaldırma kuvvetini bulmuştur. Bre adam ne kafayı yoruyorsun bunlara. Ne güzel sıcağı görmüşün ,suyun içindesin, gevşe rahatla kirinden pasından bir arın, kendine gel, gevşe rahatla. Ama yok illa bişiler düşünecek işte. Üstelik rivayet odur ki bulduğu bu gerçeğin heyecanıyla dışarıya anadan üryan çıkmıştır. Düşünün artık kendisini  mevzuya ne kadar kaptırmış. Gene tekrarlıyorum fizikçiler çok sıkıcı insanlardır ve partilere çağrılmamalarının sebebi budur. Bu yüzden davetli listelerinin başlarında yer bulmazlar. Eğer bir fizikçi bir davetiyete listesinin en başındaysa muhtemelen bu bir parti değil konferansdır. Hiç bir partiye çağırılmadıkları için kendilerine gelen bu davetleri asla geri çevirmez, gerekirse katılamak için dünyanın öbür ucuna kadar giderler. Bu bir 

CV NEDİR? NASIL HAZIRLANIR?-(hz:UĞUR KORKMAZ)

CV NEDİR, NASIL HAZIRLANIR




Gazetelerin insan kaynakları eklerinde ve şirketlerin eleman arama ilanlarında sık sık rastladığımız iki kelime var.
CV (Curriculum Vitae)

Resumé


Curriculum, Latince koşu, yarış anlamına gelir. Curriculum Vitae ise "hayat yarışı" olarak çevrilebilir dilimize.
Resumé ise Fransızca'dan gelir. "Özet" anlamına gelir.
Türkçe'de her ikisine karşılık "özgeçmiş" sözcüğü kullanılmaktadır.
Kısacası CV, niteliklerinizin, becerilerinizin, deneyimlerinizin ve başvurduğunuz konu ile ilgili diğer özelliklerinizin yer aldığı, açık ifadeli ve kolay anlaşılan, okuyan kişiyi etkilemeye yönelik bir özettir.

SINAVLARA HAZIRLANMA TAKTİKLERİ




Evimize Beyaz eşya aldığımızda(Buzdolabı, Çamaşır makinesi gibi) ilk baktığımız yer, o makinenin kullanma kılavuzudur. Nasıl çalışır? Parçalarının özelikleri nelerdir? Ne gibi teknik özelliklere sahip gibi önemli şeyleri hakkında bilgiler edinir ona göre hareket ederiz.
Tıpkı burada olduğu gibi bizde öğrencilerin ve ailelerimizin yaşamında, önemli bir yere sahip olan bu sınavları kazanmalarının yolu ya da başarılı olmalarının sırları, bu sınavların taktiğini, tekniğini ve stratejilerini bilmekten geçiyor.
Derslere nasıl çalışılır, bir dersten nasıl verim alınır? Planlı ve programlı ders çalışma nasıl olur? Gibi soruların cevabını bilmeniz ve bu konuda aktif olarak bir şeyler yapmak zorundasınız.
Özelikle YGS ve SBS’ de derece yapan öğrencilere baktığımızda başarılarının sırlarını sıralarken kimse ben gece gündüz çalıştım demiyor. Sanki bu konuda ortak bir karar almışçasına şunları söylüyorlar:
-”Başarımızın sırrı planlı, programlı ders çalışmak ve sınavların taktiğini, tekniğini bilmek diye sıralıyorlar“.
Bu yüzden girmiş olduğunuz sınavlara nasıl hazırlanılır, bir dersten nasıl verim alınır gibi önem taşıyan soruları cevaplamamız gerekir.
Dünya insanı, olaylara artık taktik ve teknik açıdan bakıyor, düşünüyor. İnsanların çabuk düşünmesi ve karar vermesi, Stratejik yaklaşması, zaman kavramını iyi ele alması, kendini tanıması ve potansiyelini kullanması önemli kriterler haline gelmiştir.
Şimdi sizlere bir dersten nasıl verim alınır, derslere ve sınavlara nasıl çalışılır? Konusunda bazı taktikler sıralayacağım?
SİHİRLİ TAKTİKLER
1)Başarılı olmak için bir amaç, bir hedef koy kendine. VE Niçin ders çalışmalıyım Sorusunu sor… Bunun üzerine saatlerce düşünebilirsin. O ateşi içinde hissetmişsen olayın yüzde ellisini hallettin demektir.
2) Birden fazla ve doğru kaynaklardan çalışmaya özen göster.
3)Derslerinizi daima masa başında çalışınız. Yatarak, uzanarak, kanepede, yatakta ders çalışılmaz. Böyle çalıştığınızda fizyolojik olarak gevşeyeceğinizden motivasyonuz azalır ve uykunuz gelebilir.
4)Ders çalışırken birden çok duyu organın aktif olsun. Yeri geldiğinde odan içerisinde, yastığa, duvara veya aynaya çalıştığın konuları anlat. Burada amaç, anlattığın konuyu hem kulağın duyacak hem anlatacaksın, hem göreceksin. Yani duyu organlarının aktif olarak öğrenme işine katılması…
5)Ders çalışırken ve özellikle program yapmışsan eğer genelde bir sözel dersten sonra bir sayısal ders çalışmaya özen göster.
6)Sayısal ders çalışırken işlem yapmaya özen göster, yani bir karalama kâğıdı elinin altında hazır olsun.
7)Stresli ve gergin ortamlara girme. Özellikle moral ve motivasyon bozmayı alışkanlık haine getirmiş kaygılı insanlardan uzak dur.
 Konu çalışırken önemli gördüğün yerlerin altını renkli kalemlerle çiz. Bu ikinci tekrar yaptığında algıda seçicilik dediğimiz olayın işlerlik kazanmasına neden olur. Yani dikkatini çeken ilk yer, altını çizdiğin yer olacaktır. Örnek: Bir toplantıda 10 tane siyah takım elbise giymiş bir yerde birisinin bir beyaz takim elbise giydiğini düşünün. İlk dikkat çeken bu beyaz takım elbiseli olacaktır.
9)Çalışma ortamında dikkatini dağıtacak afiş, poster gibi uyarıcıların olmaması gerekir.
10)Eğer çalışacağın konu uzunsa konuyu belli kısımlara ayırarak, konu kısa ise bütün olarak öğrenmeye ve çalışmaya dikkat et. Yani tümevarım ve tümdengelim metotlarını kullan. Ya da Bütün ya da Parçalara bölerek çalışma metodunu kullan…
11)Konu çalışması yapmadan konuyla ilgili testleri ve soruları çözme. Önce konuya hakim ol sonra soru çöz.
12)Her derse isteyerek ve severek çalış. İstek olmazsa başarı gelmez. Öğrenmek için her şeyden önce sevmek gerekir…
13)Okulda işlediğiniz konuları akşam tekrar etmeyi alışkanlık haline getir.
14)Anlamadığın, zorlandığın derslere biraz daha zaman ayır. Bu dersleri görmezlikten gelmek veya kaçmak sorunu çözmez.
15)Ders çalışılırken TV seyretmek ya da müzik dinlemek son derece sakıncalıdır. Bir koltukta iki karpuz taşınmaz. Ya ders çalış ya TV seyret. “Yani Ya sev ya Terk et…”
16)Kimsenin zoruyla, isteğiyle ders çalışmayınız. Eğer böyle bir takıntınız varsa başarılı olamazsınız.
17)Çalışma masanızın pencere kenarında olmamasına dikkat ediniz..
18)İlerde olmak istediğiniz bir hedefi A4 kâğıdına yazıp odanız içerisinde herkesin görebileceği bir yere renkli kalemle yazıp asınız. Bu, içinizdeki ateşin devamlı yanmasını sağlayacaktır.
BAŞARININ YOLUNU, UNUTMA…
HEDEF BELİRLE
DERSE ÖN HAZIRLIK
PLANLI ÇALIŞMA
DİNLENME
MOTİVASYON
TEST TEKNİĞİNİ BİLME
VERİMLİ ÇALIŞMA
DERSLERİ TEKRAR ETMEDİR.
VE yükselmek için THY formülünü unutmayın…(Tutku-Hedef-Yöntem)
Yaşamınızda, size en yardımcı olacak kişi gene kendiniz olduğunuzu unutmayın. Çünkü hayatınızın direksiyonu sizin elinizde. Yarın eyvah demeden, pişman olmadan iyi ki şunları, bunları böyle yapmışım demesini bilin. “Çünkü hiçbir zafere Çiçekli yollardan gidilmez.” Başarı elbette ki tatlıdır; ancak çoğu zaman ter kokar…
HAZIRLAYAN:ABDULLAHOĞLU

MATEMATİĞİN TARİHÇESİ



MATEMATİK TARİHÇESİ


Tarihte matematiksel düşünce ölçme, borç, vergi, astronomi hesapları gibi pratik problemlere çözüm tekniklerinin geliştirilmesiyle başladı. Eski Yunan’da başlayan felsefeyle etkileşimi, matematiği genelleme ve soyut-lamalara götürdü.Öte yandan bu genelleme ve soyutlamalar matematiğin kullanım alanını genişletti. Matematik’te genelleme ve soyutlamalara çok rastlanır .Birbirinden farklı görünen çok sayıda probleme tek bir prob-lemin özel durumları olarak bakılabilir . Örneğin üçgenlerin alanlarını tek tek hesaplamaya çalışmaktansa problemi genelleyip üçgenin alan formülünü türet-mek hem daha kolaydır,hem de böylece daha geniş bir uygulama alanı ortaya çıkar.

Günümüzde matematik kendi dinamiğinin yanı sıra başka bilimlerle arasındaki etkileşim nedeniyle de çok hızlı bir gelişme göstermektedir. Bu gelişmenin sonucu matematik içinde çok sayıda dal ortaya çıkmıştır (Analiz,aritmetik;cebir;geometri;istatistik;kümele r kuramı;olasılık kuramı; sayı-sal çözümleme;trigonometri). İlkel dinler incelendiğinde sayma gibi basit gö-rünen bir işlemin oluşmasında toplumlar ancak ilk birkaç sayıya isim koya-bilmişler,gerisini “çok “olarak nitelemişlerdir.Matematiksel düşüncenin ilk adı-mı olan rakamlar ve sayma işlemi ancak ekonomisi düzenli,gelişmiş yerleşik toplumlarda yazı ile birlikte ortaya çıkmıştır.

Antik Çağda ilk önemli matematik merkezi olarak ,İÖ 2000’lerden sonra Babil görülür.Babilliler ekonomik yapılarının gerektiği denklem çözme,kök bulma,alan ve hacim hesaplama gibi tekniklerin yanı sıra astronomiye olan yakın ilgileri nedeniyle Trigonometriyi geliştirdiler.Babil’in matematiğe belki en büyük katkısı 60 tabanlı sayı sistemidir.Sıfır simgesinin de katılmasıyla onlu sisteme çok benzeyen 60 tabanlı sayı sistemi bugün bile açı ve zaman ölçümünde kullanılmaktadır.

Eski Mısır’dan günümüze ulaşan iki önemli matematik yapıtı Golenişev papirüsü(İÖ y.1900) ile Rhind papirüsüdür ( İÖ 1700’den önce).Bunlar çağlarının aritmetik ders kitapları olarak nitelenebilir.Gerek Mısır’da gerekse daha sonra Roma uygarlığında matematik,pratik bir araç olmaktan öteye gitmemiştir.Yunan matematiği İÖ 7-6. yüzyıllarda Mezopotamya ve Mısır’dan gelen bilgilerin derlenmesiyle oluştu,ama kendi ürünlerini İÖ 5. yüzyılın ikinci yarısından sonra vermeye başladı.Elealı Zenon’un zaman ve uzayın sonsuz sayıda parçaya bölünmesi hakkındaki paradoksları,Demokritos’un atomcu görüşleri,geometrik niceliklerin ölçümünde rasyonel sayıların (tamsayıların birbirlerine oranları)yeterli olmadığını buldular ve irrasyonel sayıların geometrik kuramını geliştirdiler.Alan ve hacim hesaplarındaki sonsuz küçük kesitler bugünkü integral kavramının ilk işaretleri olarak görülebilir.
Kuramsal matematiğin sonsuz kavramı dışında Eski Yunan matematiğin ilgilendiği iki önemli konu konikler ile astronomiden kaynaklanan küresel geometri problemleri oldu.İÖ 4. yüzyılın sonunda matematikte erişilen düzey ve yetkinlik daha sonra yazılan Eukleides’in ünlü Stoikheia’sı (Elemanlar)ile simgeler.

Kuramsal matematik Antik Çağda Arkhimedes ve Apollonios ile doruğa ulaştı.Konikler konusunda erişilen bulguların önemi ancak 19.yüzyılda izdüşümsel geometrinin gelişmesiyle anlaşılabildi.Arkhimedes ve Apollonios’tan sonra gelişme astronomiden kaynaklanan problemler doğrultusunda oldu. Gezegenlerin yörüngelerinin belirlenmesi ,sayısal tablolar,mekanik aygıtların bulunması ve İS 100 dolaylarında Melenos’un küresel trigonometrideki sonuçları Ptolemaios’un İS 2. yüzyılda astronomide ortaya koyduğu bulgulara temel oluşturdu.İS 4. Yüzyıldan sonra bilim eski bulguların yeniden gözden geçirilmesi ve öğretilmesine dönüştü.Klasikler yeniden yorumlandı,eski kitaplar üzerine yeni tezler yazıldı.Zaman içinde bu hep böyle süregidince Bizans dönemine Yunan matematiğinin yalnızca basit bir özeti kaldı.

Ortaçağda bilim Hindistan’da ve İslam dünyasında yeniden canlandı.Bağdat’ta Abbasi halifesi Mansur’un etkisiyle Yunan bilim yapıtlarının sistematik bir biçimde çevrilmesine girişildi.Hint astronomisinin de etkisiyle Bağdat ilk İslam astronomi merkezi oldu.Matematik ve astronominin bu yeniden canlanışında önemli etkenlerden biri de Bağdat okulundan Harizmi(y. 780-y. 850)oldu.Bu canlanış özellikle trigonometri ve küresel trigonometride Antik Çağdakinin çok üstünde bir gelişme doğurdu.İslam matematik ve astronomi geleneği 1400’lere değin aralıksız sürdü.
İslam biliminin Avrupa’ya yayılması 11. yüzyılda başlar.Bu konuda öncülüğü yapanlar 11. yüzyılda ;İngiliz filozof Bath’lı Adelard ve 12. yüzyılda İtalyan matematikçi Leonardo Pisano’dur.Bu yüzyıllarda Yunan bilim klasikleri Arapça çevirilerinden bu kez Latinceye çevrildi.Bu yapıtlar Rönesans’ın bilim yönünden temelini oluşturdu.

16. yüzyılın ortalarında Kopernik’in astronomi,Vesalius’un anatomi alanındaki bulguları eski klasiklerin yanlışlarını ortaya çıkarmıştı.Matematikte yeni bir çağı müjdeleyen ilk bulgular İtalya’da del Ferro, Cardano,Tartaglia ve Ferrari’nin üçüncü ve dördüncü derece denklemlere çözüm getirmeleri oldu.16. yüzyılın sonlarında Fransa’da Viéte’nin bilinmeyen büyüklükler için harflerle işlem yapması çok hızlı gelişecek olan simgesel cebirin temelini attı.

17. yüzyılda İskoçya’da Napier logaritmayı buldu.Cavalieri,Kepler’in sonsuz küçüklerle ilgili yöntemlerini geliştirerek geometriye uyarladı.Örneğin,elipsin bu yöntemle hesaplanabildi.1637’de Fransız filozof-matematikçi Descartes büyük buluşu analitik geometriyi ortaya koydu.Fermat’nın da katkılarıyla analitik geometri,geometri problemlerini cebirsel problemlere dönüştüren yeni bir araç oldu. Matematiği bir yan uğraş olarak sürdüren Fermat’nın sayılar kuramındaki bulguları ve Pascal’la birlikte kurduğu olasılık kuramı ona en büyük amatör matematikçi unvanını kazandırmıştır.

Newton ve Leibniz’in 17. yüzyılın ikinci yarısında diferansiyel ve integral hesabı bulmaları matematikte çok önemli bir adımı simgeler.Newton’un Philosophiae naturalis principia mathematica (1687;Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri)adlı yapıtı da gelmiş geçmiş en büyük bilimsel yapıt olarak kabul edilir.B u yapıtında kütleçekimi yasasını da ortaya koymuş olan Newton’un temel amacı doğayı anlamaktı; buna karşılık Leibniz bilgiye ve evrensel niteliklere ulaşan yolu açmak istiyordu.Leibniz’in bu amaçla geliştirmeyi tasarladığı simgesel mantık,George Boole tarafından ancak 19.yüzyılın ortalarında ortaya konabildi.Ama onun diferansiyel yöntemi 18. Ve 19. Yüzyıl matematiğinin gelişmesine temel oluşturdu.

18.yüzyıl matematiğinin en önemli adı Leonhard Euler’dir.Değişimler hesabı ve diferansiyel geometrinin kurucuları arasında yer alan Euler,analiz ve sayılar kuramı başta olmak üzere matematiğin hemen her dalına önemli katkılarda bulunmuştur.18. yüzyılın öteki büyük matematikçileri arasında J.-L.Lagrange,J.L.R.d’Alembert,P.-S.Laplace ve G.Monge anılabilir.

19.yüzyılda önemli bir gelişme Eukleidesçi olmayan geometrilerin ortaya konmasıdır.Eukleidesçi geometri (*)Stoikheia’da belirlenmiş olan beş aksiyom üzerine kurulmuştu.Bir noktadan ,verilen bir doğruya yalnızca bir paralel çizilebileceğini belirleyen beşinci aksiyomu,matematikçiler,yüzyıllar boyunca öteki aksiyomlara dayanarak kanıtlamaya çalışmışlar,ama bunda başarılı olamamışlardı.19. yüzyılın en büyük matematikçilerinden biri de, matematiğin hemen her dalına önemli katkılarda bulunmuş olan C.F. Gauss’tur.20. yüzyılın matematiğinde etkin bir yol gösterici de Hilbert ‘in 1900’de Paris’te İkinci Uluslararası Matematik Kongresi’nde önerdiği 23 problem olmuştur. Güncel birçok soru ve araştırma alanı, kaynağını Hilbert’in bu problemlerinden almaktadır

ABDULLAHOĞLU